29 Temmuz 2011 Cuma

ceylan, geyik yavrusu değildir



Tamam ceylan  geyik ile akraba olabilir ama bu demek değildir ki, geyiğin küçüğüne ceylan denir. Şimdi ne gerek vardı bütün mekanı birbirine katmaya. İnanmıyor da bize. cık cık cık!

klasik çatlatma pozu


Bu blog dünyasını gerçekten çok seviyorum, blog dünyasından ziyade bana kazandırdığı muhteşem insanları çok seviyorum. O muhteşem insanlardan iki tanesi ile yine çok güzel bir akşam geçirdim.

Canım Geveze Baykuş ve Canım Sadberk;

Ay lav yu len!


Bu arada Sadberk'in ayrılmadan evvel bize ettiği dualara tekrar AMİN :))

27 Temmuz 2011 Çarşamba

Eşeğimi Buldum



Dün sabah mavi kartın kaybolduğuna kesin kanaat getirince  'Allah'ım beni hiç sevmiyorsun gerçekten nefret ediyorsun benden' demiştim. Çünkü sabahları aksilik yaşamaktan hiç hoşlanmıyorum. Gün içleri ve akşamlarım zaten %99.99 kötü geçtiği için en azından sabah ayılana kadar aksilik olsun istemiyorum.

Ama oluyor. Hiç bitmiyor aksilikler. Bir de akşam yeni bir kart almak için bir saat güneşin altında bekledikten sonra, tam da muradıma erecekken 16:30 da şak diye kapattı mı adam gişeyi? Kapattı vallahi. Gözümüzün yaşına bile bakmadı.

"Yok cidden hiç hoşlanmıyorsun benden di mi?"

Yaz aylarından, güneşten, sıcaktan, terlemekten, leş gibi ter kokan insanlardan nefret ediyorum. Ve hepsinin arasına düşmüş, sabırla beklemişken muradıma eremeden yine ellerim bak boş kaldığından kıçımı avuçlayıp eve dönüyorum.

Cidden hep böyle oluyor. -ya da ben abartıyorum.-

İsyanlar içinde eve döndüm, herkese ağladım sızladım falan. Gece yatmadan önce annemle -zaten hiç dikkat etmezsin sen bişeyine- temalı bir atışma bile yaşadık. Rüyamda mavi kartımla kırlarda koşuyorduk.

Sabah gözlerimi bir açtım. Aslında açamadım hafif araladım (hala aralık ayılamadım bir türlü) bir de ne göreyim annem ve elinde mavi kartım. Bu bir rüya mı acaba dedim. Kendimi çimdikledim. Yok rüya değildi, oradaydı açılmış kenarları, minik metal şeysi ile bana bakıyordu.

Annem 'Allah sevdiği kuluna eşeğini önce kaybettirir sonra buldururmuş. Sen O'na biraz daha yakın olsan neler bulucaksın kim bilir" dedi. Sabah sabah yine soktu lafını sağolsun.

'Aaaa nerede buldun?' dedim fakat annem anlatırken uyumuşum. Saati 07:30 a kurup masanın üzerine koymuş ki uzakta olunca kalkmak zorundayım ya kalktım efendim kalktım. Sonra kapattım yine yattım. Bana pek işlemiyor böyle saati uzağa koymalar falan. Sonuçta ben saat çalmadan bir dakika önce uyanıp alarm sesi duymayım diye kapatan insanım. Saat sekizdi kalktığımda ne giysem, saçları ne etsem, çantam nerde, gözlüklerim nerde, aa sigarayı unuttum dönüp alayım derken saat 10:00 da geldim işe.

Hayat çok garip, kaybedilen eşekler falan.



26 Temmuz 2011 Salı

En kötü kaybımız böyle olsun


Dünyanın en savruk insanı ünvanını en düzgün taşıyabilecek insan ben olabilirim.

Çünkü ben hemen her sene cep telefonu değiştiririm. Bir senenin sonunda o telefon kullanılmaz hale gelir. Haşat ettiğim müzik çalarların sayısı hala tam olarak hesaplanamadı. Kaybettiğim bileklik, yüzük ve küpelerle bir takı dükkanı açabilirdim. Hiç bir eşyam ileride bir gün vintage değeri kazanamaz çünkü hepsinin ömrü bir senedir. Banka kartları, kredi kartlarını falan hiç de özenle taşımam kaybederim, kırarım. Her gittiğim yerde mutlaka bir şey unuturum. Kıymeti yoktur malımın.

Ama bir şey vardı ki altı sene, on ay, on altı gündür hiç yanımdan ayırmadım. O'na da gözüm gibi bakmadım tamam kırık dökük bir haldeydi ama her şeyi kaybettim bir onu kaybetmemiştim.

İnsanlar girdi çıktı hayatıma, aşklar, meşkler geldi geçti de o geçmemişti. O hep benimleydi, hep yanıbaşımda elimin altındaydı. İstanbul'un dört bir yanını onunla dolaşmıştık.

Bugün bir parçamı kaybettim.

Mavi kartımı, aylık akbilimi kaybettim çok üzgünüm.  Daha fazla konuşamayacağım. Siyah çelenk koyup gidiyorum.

Tek tesellim kullanım tarihinin yarın bitiyor olması.

Acım büyük gözlüklerim nerede benim? ühü.


14 Temmuz 2011 Perşembe

Kınama !




- Aloooğğğğ Seval sen Sinop'un neresindendin?
- Ayancık.
- Bir iki gün önce gittik oraya çok güzel yahuu. Denizi, havası, suyu çok güzelmiş.
- Bilmem yaaa ühü :(

Bu telefon konuşması üzerine bu sene tatile gidenleri kınamadığımı farkettim.

Her sene olduğu gibi bu sene de Seval insanı koltuk taksiti, dershane taksiti, kredi kartı ödemesi, evin ihtiyaçları derken kenara beş kuruş koyamamış ve yine bütün yaz mevsimini başkalarının tatil anılarını dinleyerek geçirmek zorunda kalmıştır. Eee tabi hiç kimse de Seval'e sen git biz destek çıkarız dememiştir. Zaten Seval böyle bir şeyi hiç duymamıştır ki. Onu bırak onunla tatil yapmak isteyen Emel'in de tatil planlarının içine sıçmıştır Seval.

Hoş şimdi gidip denizlerin serin sularında arınsam da dönüp yine aynı bokun içine düşeceğimi bildiğimden pek üzülmüyorum ama yine de tatilcileri kınıyorum.  Elimde değil kınıyorum. -bundan şarkı sözü olur bence-

İçimden de "ben köyümü özledim" diye türkü söylüyorum.





* * *
Dün akşam üzeri, telefonun diğer ucundan bir kadın sesi kulaklarıma sonra da kalbime kadar dokundu. Yanımda olsa da uzun uzun sarılsam dedim. Olsa da yesek durumu  :)

Ama olur bir gün o da olur. :)



12 Temmuz 2011 Salı

sevgili günlük

geçen haftadan beri bir uykusuzluk belası ile uğraşmaktayım. bir tek başıma güneş geçtiği gün yani cumartesi günü uyuyabildim. ağrı kesici, zonklayan beyin eşliğinde.

hafta sonu güzeldi de genel olarak şu sıralar hiç güzel haber gelmiyor.

amcamın oğlu, ağabeyimiz hastahanede. her gören kötü diyor. doktorlar bir şey demiyor.

pambık ölmüş. hani şu komşu kedisi. sahipleri, kadının bir hastalığı varmış, adam akciğer kanseri. annem geçen sabah pambık öldü diye ağlarken görmüş kadını . kadının kedilere de alerjisi var aslında ama ayak ucunda uyurmuş pambık.

evdekiler ayrı alem.

dün yaşlı bir adam vardı durakta, yanında oğlu yaşında iki adam, ellerinde market poşetleri, yaşlı adamı bıraktılar durağa, ayrılırken yaşlı adam oğlu yaşındaki adamın elini öpmeye kalktı, adam mahcup oldu. poşettekiler yaşlı adama alınmıştı belli ki.

ben eve gidene kadar ağladım. ki ben kolay kolay ağlamam. şu sıra sinirlerim çok bozuk be günlük.

uykusuzum, başım ağrıyor.

bunca yıldır durup bir nefes almamaktan mıdır acaba bu? dursam ne olacak, şimdi gideyim 10 gün, 15 gün geri döneceğim yer burası değil mi?

hem biz temelli gitsek bile.

bu şehir arkamızdan gelmeyecek mi? sorarım sana.


7 Temmuz 2011 Perşembe

hop dedik orda kal portakal lay lay lay

 Sabahtan beridir bu Ömür Gedik şarkısı dilime takılmış durumda, yataktan kalktığım andan beri bu şarkıyı söylüyorum. Üzerine bir sürü şarkı dinledim, ofiste yalnız olmanın verdiği avantajla bağıra çağıra şarkılara eşlik ettim ama nafile. İçime işlemiş resmen.

O değil de telefonda, müzik listemde Red Hot Chili Peppers 'ın Tell Me Baby şarkısı var  ne zaman çalmaya başlasa klipteki insanlar gibi -özellikle grubun basçısı olan arkadaş gibi- deli deli dans etmek istiyorum. Otobüste olunca zor oluyor.


foto : benim marifetim.

6 Temmuz 2011 Çarşamba

HAYIR!



bütün gün malak gibi yatıp osura osura uyuyan sonra gece yarısı herkes yattıktan sonra deli dürtmüş gibi evin içince çılgın gibi eğlenen hem de bunu saatlerce yapabilen Pıncır'a HAYIR!


intikamım çok fena olcak olumm!




Yine uykusuz kalmak yetmiyormuş gibi sabah otobüste arıya benzeyen salak bir böcek tarafından ısırıldım. halbuki kendisine hiç bir şey yapmadım. omzumda ne geziyor diye baktım bakınca utandı zaar ondan yaptı :/

5 Temmuz 2011 Salı

2 Megapiksel


Yaz mevsiminin en sevdiğim yanı bizim bahçenin dışarıdan görünüşünün bu hali alması. İçeriden pek de matah değil aslında görüntü yanıltmasın ama sokağa girip de bu manzarayı görmek içimi ferahlatıyor.


Bahçenin dış görünüşüne büyük katkıda bulunan erik ağacının mahsulleri. Önceki senelerde pek verimli olmayan bu yabani erik bu sene coştu. Mahallenin çocuklarını da bizi de eriğe doyurdu. 


Komşu kedisi Pambık. Ama her komşu hayvanı gibi bizimkiler müsade ettiği müddetçe bizim kapının önünde yaşıyor. 


... ama olmaz ki böyle de yatılmaz ki...  
Orhan Veli, Sere Serpe şiirinden. 


Tabi öyle sere serpe yatıp enerji depolanınca gece saatler 01:00 i gösterirken evin içinde deli gibi koşturulup ev dağıtılır. Yoksa nasıl harcanacak o enerji ?


Kedi kıvamında muhabbet kuşu Zeytin. Kedilerden önce hep muhabbet kuşumuz olmuştu ama kediler gelince bu macera bitti . Alışıyorsun çok özlüyor insan ben özellikle kokularını çok seviyorum. 


Bayılıyorum ayakkabılarıma :)


Fındık hanımın son mekanı karikatür dergilerim kendisine yastık ve yataklık ediyor. :)

Ben Bu Akşam

Eve gidip duşumu alıp, ayaklarımı uzatacağım bilgisayarı karşıma alıp fotoğraf makinesindeki ve cep telefonundaki fotoğrafları bilgisayara atıp düzenleyeceğim. Telefonumdaki müzikleri yenileceğim. Bir film izleyeceğim. Ya da bir diziye başlayacağım.

Özetle dinleneceğim.

Şimdi ben ne zaman içimden "bu akşam yan gelip yatacağım" diye geçirsem, mutlaka  ya bir yere gitmek gerekir ya da birileri gelir. Dinlenmeyi bırak on kat daha fazla yorulurum.

Bak sadece içimden geçirdiğimde bunlar oluyor diyorum. Bakalım yazınca ne olacak?

Dudullu'ya gök taşı düşecek tek ölen ben olacağım aha da görersin bak yazıyom buraya. ehi. :) 


* * *
Pazar sabahı 10'da evden çıkıp ertesi gün akşam 19.00 civarında eve döndüm. Bu arada 12 kez toplu taşıma araçlarını kullandım.  Tabiri caiz ise İstanbul'un bir ucundan diğer ucuna dolaştım durdum. Ama iyi oldu, güzel oldu . Arkadaşlar iyidir. 

* * *

Dün yakın arkadaşlarımdan biri arayıp 'sana kuantum bir şeysi yapacağım' dedi. Bende "Ayh ben gülerim ki yapamam" dedim ama yaptık yine çünkü kendisi hayırı cevap olarak kabul etmez, o an için etse bile sonrasında burnumdan getirir muhakkak. Evrenden bir şeyler isteyecekmişiz. Ben böyle şeylere pek inanmıyorum, zorladım kendimi ama elimde değil yapamıyorum, inanamıyorum.

Bir de hayatıma yön veren söz "sikimi keser yerim kasaba et diye müdana etmem" olunca ne evrenden, ne de başka bir yerden bir şeyler dilenmek istemiyorum. (Şu an dibin de dibini görmüş bir haldeyken kendi kendime debelenip iyice boka batmamın sebebi de bu galiba)

Saçma. Bir yandan değişmez bir kader olduğuna inanıp sonra onu değiştirmek için mum yakmak harbiden saçma lan. Tabi bizim dini inancımıza göre diye belirtmeme de gerek yok herhalde ama ben yine de belirteyim. 

 * * *
Pirinç pilavı ve zorla yenilen bezelye, üzerine kısır  ooohhh miissss... değil tabi mide zaten allak bullak hepten aykırı gitti yeminle. 

* * *

Gece gece Mustafa Hakkında Her Şey filmini yayınlayan kanalın ben... Bir yanda Fikret Kuşkan, bir yanda Nejat İşler zor ayrıldım ekrandan. 

* * * 

Kaplumbağadan sonra geçen gece de kocaman bir kirpi gördüm bahçede şimdi bir fok balığı bekliyorum. 

* * * 

Muhabbet kuşu kokusunu özlemişim. Halamların Zeytin koca burnumun deliklerine kaçıverecekti neredeyse. O kadar çok kokladım, o kadar çok öptüm ki  kızdı bana burnumu ısırdı şerefsiz. Gözümden yaş geldi yeminle. Sonra ben de durur muyum yapıştırdım cevabı ısırıp kopardım kafasını tabi. 

* * * 

Şimdi Hilal Cebeci'den aşağı kalacak değilim bu da benim size armağanım yatmadan önceki son halim. Tıklayın.