28 Şubat 2011 Pazartesi

TOP10

Aslında uzunca bir süre önce hazırlayıp nedense yayınlamadığım bir "Top10" listesi bu. Monoton bir hayatım var inkar edemem. Uzun kış geceleri yapacak bir işim yok, televizyondaki herşeyi izleyemem, hafta içi dışarıda olmaktan zaten yeterince bunaldığım için hafta sonları bakkala bile çıkmıyorum, yalnız başıma film izlemekten hoşlanmıyorum, film seçmekten hoşlanmıyorum, otobüslerde kitap okumaya çalışmaktan gözlerim iyice harap oldu okuyamıyorum. Geriye eğlencelik bir tek diziler kalıyor. Kışı uykuyla değil de diziyle geçiren bir ayıyım ben öyle düşünün. (evet bir sevgilim yok)

Bana göre ıssızda köşeye çekilip ağzı burnu dağıtılasıca dizi karakterlerinin Top10  listesi aşağıdaki gibidir efenim;


1. Spartacus - Ilihtya ; Spartacus Blood and Sand dizisinin birinci sezonu izlemeyi daha yeni bitirdiğim için olsa gerek, gıcık olduğum dizi karakterlerinin başında şu sıralar birincilik Ilihtya karısının. Aslında Blood and Sand'ın üzerine Ilihtya'sız altı bölüm Gods Of The Arena izledim ama dizinin bu "arayı soğutmayalım abi"  bölümlerinde rol almamasına rağmen hala kendisine gıcıklığım devam etmekte. Elime geçirsem ağzını burnunu dağıtırım yeminle.



2. Dexter - Lila ; Yanlış hatırlamıyorsam dizinin ikinci sezonunda, canımız ciğerimiz, ailemizin seri katili Dexter'e musallat olan Lila sana olan kinim hiç gitmeyecek. Şu beş sezon boyunca onca kişi musallat oldu Dexter'e ama bunun kadar kimseye gıcık olmadım. Döverim lan ben bunu!!



3. Binbir Gece - Kaan ; Çocuklardan hoşlanmıyorsam birinci sebebi de aha bu çocuk.Hani böyle sürekli tüküren, oradan oraya koşan, vuran, tekmeleyen çocuklar vardır hani sevimsizlerdir. Bu öyle bir tip de değildi ama cidden sinir olduğum dizi karakterleri arasında ilk sıradan buralara düşmüştür. O kadar yani o kadar... Efendi çocuk mu olur lan çocuk dediğin zırzop olur.


4. Annem dizisindeki kız ; Karakterin adı neydi bilmiyorum gugıla "annem dizisi" yazdım fotoğrafı da öyle buldum. Ben bu dizinin en fazla bir bölümünü izlemişimdir -o da mecburiyetten- ama televizyonda dizinin fragmanlarında hep sorunlu, hep ağlak, hep bir isyankar ergen modundaki bu karaktere de fena derece de sinir olurum. Öldürülesi karakterler arasındadır. Dizi kaç sene sürdüyse bu karakter ergenlikten çıkamamıştır. Zaten etraf ergen kaynarken bir de televizyonda hiç çekilmiyor anacım hiççç!!


5. Muhteşem Yüzyıl- Mahidevran ; Bu sene çok severek izlediğim dizilerin arasında Muhteşem Yüzyıl. Ama Mahidevran... Yok olmuyor şekerim "Ben Haseki Sultanım" diye gezinmek yetmiyor.  Hırsından gözü kararıp aptalca işler yapan, kurtulayım derken batan kadınlardan dizi karakteri dahi olsa hazzetmiyorum.  (Bu arada Nur Aysan çok güzel bir kadın ama çok zayıf. Kostümlerle de birleşince bana Tim Burton'un "Ölü Gelin"ini hatırlatıyor. )


6. Behzat Ç. - Eda ; "Sorun bende değil Eda! Sorun sende!" diyorum daha da bir şey demiyorum.


7. The O.C. - Alayı ; Dizide sevilesi karakter var mıydı diye sorsan, Seth karakteri belki. Yine de izliyor muydum? Evet izliyordum. Hatta bir ara Emel'le kalıyorduk "şu diziyi izlerken, maç izleyip karısının yüzüne bakmayan kocalar gibisin ühühühü" diye sızlanıyordu.Nasıl dikkatle izlediğimi düşün. İzleyecek başka şey mi yoktu acaba lan?


8. Gossip Girl- Serena ; Yukarı batı yakası mıydı? Neydi orası? Neyse oraların en gıcık hanımı bu olsa gerek. Ayrıca o nasıl kılık Allah'ını seversen. Issızda karşılaşsak iki kulağını çeker "bak kızım Serena güzel, boylu poslu kızsın böyle önüne gelene... töbe yarabbim.. git kızım üniversite mi okuyorsun ne oku işini gücünü eline al lan!" derim. Eline de bir Emine Şenlikoğlu kitabı veririm oku bunu ibret al diyerekten. Yaparım bunu ama önce birinin bunları ingilizceye çevirmesi gerek.


9. Lost - Jack ; İlk bölümünden izlediğim son bölüme kadar (üç sezon izledim) her bölümde ayrı gıcık oldum bu karaktere. Her boku bilen adam Jack. Dünya bunun etrafında dönüyor sanırsın. Hey Allah'ım tipe bak!!! Aslında adadaki tüm insanların "ay ben bilmem Jack bilir" triplerine daha çok sinir olurdum izlediğim süre boyunca. Jack ile beraber ıssız adaya düşsek ağzını burnunu dağıtırdım onun.


10. Nip/Tuck - Julia ; McNamara/Troy doktorlarımızın ne bulduğunu hiç bir zaman anlayamayacağım, en gıcık olduğun dizi karakterlerinden on tanesini say dediklerinde(kim diyecekse artıhk) onuncu sırayı kendisine severek verebileceğim dizi karakteri. Sean mıydı ? Christian mıydı? derken arada lezbiyen olan şuursuz, umutsuz ev kadını tadında bir karakter. Hele bir ara hastayım ben benle ilgilenin halleri vardı ki hey yarabbim evlerden ırak!



beyleyken beyle!

*Oyuncularla bir derdim yok canlandırdıkları karakterlerden bahsediyorum.

25 Şubat 2011 Cuma

Ne dinliyorum?



Durup dururkene çıkıp geliveren İrlanda aşkımı körükleyen şarkılardan birini dinliyorum. The High Kings isimli güzide grubumuzun diğer şarkıları da pek güzel geldi bana. O da tabi muhtemelen İrlanda sevgimdendir. Üç gün sonra duymak bile istemeyebilirim o da olası bir durum tabi ki.


Hürmetler efendim, saygılar bizden, sevgiler sonsuz, arzular şelale...




* 2009 yapımı Robert Downey Jr. ve Jude Law kişilerinin başrolünde oynadığı Sherlock Holmes filmini izleyenlerde "ben sanki bunu bir yerde duymuştum lan" etkisi yaratabilir.

23 Şubat 2011 Çarşamba

Ben Ruhi Bey Nasılım*

Bütün akşamı kucağımda kedi, televizyon izleyerek geçirdim. Halbuki..


Halbuki güzel kent masalları vardı aklımda / mum ışığında anlatacağım kadın ve erkek hakkında...*


Halbuki yapacak çok işim vardı. Ama yerli diziler hakikaten yersiz uzun. Bitmeyen bakışmalar silsilesi. Bir de kedilerin insanlara miskinlik bulaştırması var. Şimdi o kucağımda mır mır mırıldanırken onu bir kenara bırakıp benden arı gibi vızırdamamı bekleyemez kimse.


benaslındakimseninbendenbirşeybeklemediğibirdünyahayalediyorum


Pek iyi değilim bu günlerde / Şarap çare olmadı.*


İrlanda ya da İskoçya'ya gitmek istiyorum. Ama bunca senedir bir haftalık ülke içi tatil bile yapamayan birisi olarak bu isteğimin ne kadar saçma olduğunu da biliyorum. Şarkılarını dinleriz bizde ne yapalım. Hayal ederiz. Anca o gelir elimden. 


Hayalperestsin. Bu yüzden çok güzelsin..*


Lost'un hangi sezonunda ya da hangi bölümünde olduğunu bilemiyorum. (zaten ben iki farklı sezonu bir arada izlemekten beyin cıvıklaşması geçirip diziyi izlemeyi bırakmış biriyim. ) Bir sahne vardı.Kate, yüzünü uçsuz bucaksız okyanusa dönmüş, dalgaların sahile vurduğu yerde hiç birşey yapmadan dikilmekteyken kahraman doktorumuz Jack gelir ve sorar;


- Ne yapıyorsun burada?
- Batıyorum. der Kate gülümseyerek


Hani dalgalar vurdukça yavaş yavaş kumun içine girmeye başlar ya ayakların.. Keşke ben de öylece durup batabilsem... Yerinde olabilmeyi çok istemiştim.


  
please, please, please let me, let me get want i want this time/ lord knows, it would be the first time...*


Son olarak da anneme seslenmek istiyorum. Anne; Sabahları yataktan kalkamamam, kalkmak istememem demir eksikliğinden değil. 




Saygılarımla
Seval K.










EKLER
*Edip Cansever
*Teoman - Zamparanın Ölümü.
*Müfide İnselel-Fasulyeden.
*Teoman-Hayalperest 
*She&Him-please, please,please let me get want i want

17 Şubat 2011 Perşembe

I'm Not Dead *

Bir saatlik işi bir güne yayıp tüm günü yedim. Donmak üzereyim, çok üşüyorum bugün. Hiç bir şey yapmak istemiyorum. (son yıllarda en fazla kullandığım cümle bu) Biraz patronun attığı kazık, biraz evdekiler, biraz bişe, biraz başka bişe canım sıkkın. Bir de ne istesem olmuyor. Acayip bir boşvermişliğin orta yerine daldım yine.

Ama tabi ki arada güzel şeyler de oluyor.

Kikir kikir geçen bir telefon görüşmesinin ardından, salakça sebeplerden ötürü ağlıyor olabilirim. Hayatım çok boktan, dümdüz ve renksiz olabilir. Cebimde beş kuruşum olmadığı halde borcum harcım çok olabilir. Bir sürü ihtiyacım olmasına karşın başkalarının ihtiyaçları için çabaladığımdan dımdızlak kalmış olabilirim. Baş belası arkadaşlarım olabilir. Önümüzdeki dokuz ay daha da baş belası olmaları kuvvetle muhtemeldir. Bu akşam o baş belası ile hiç de istemediğim bir buluşma olacak olabilir.

AMA OLSUN HAYAT GÜZEL !

Demeyeceğim elbette başım ağrıyo zaten..

sus! yoksa altına işerim!



*pink söylüyordu ben yazarkene...

16 Şubat 2011 Çarşamba

Kaşınıyorum Mütemadiyen!

Tiftik mi bu ne bu bu kazağı aldığım güne lanet olsun dostum!!

Bir sene boyunca bu kazak o butikte durdu ben almadım bir sene sonra bir gün aldım giysem mi giymesem mi derken aylar geçti. Derken bu sabah o kadar para verdim (o kadar da para vermedim aslında ama cimri bir insan olduğum için ne kadar olursa olsun çok geliyor gözüme ) bir kere olsun giyeyim bari dedim. Ve dediğime pişmanlığım gittikçe artmakta kaşınmaktan bitap düştüm yeminle. ühü.

Hani insanın sırtına saç gider de olduğu yeri kaşındırır ya ben saçtan kazak giyiyor gibiyim. Of yazık lan bana :(

14 Şubat 2011 Pazartesi

Öğlen yemeğinde ne yesem?


* Bugün eminim ki bir çok insan İsmail Türüt'ün bir dizide oynadığından bi haber yaşayıp duruyor. Ben de onlardan biriydim ta ki dün akşama kadar. Ama artık ben öyle biri değilim.

-Iyyy üçüncü sınıf insanlar!! hıh!

* Tek hafta sonu keyfim dizi izlemektir fekat bu hafta sonu internet bağlantısı götlüğü yüzünden sinir krizleri geçirdim. En son dün akşam misafirler gittikten sonra bir bölüm de olsa Dexter izleyeyim dedim. Bilgisayarı yumruklamama saniyeler kala, ellerim titreye titreye kapattım bilgisayarı gittim yattım. (fazlaca sinirli, şiddet yanlısı biriyim aslen)

* ÜZGÜNÜZ KAPTAN! BİZİ ÜZMEMELİYDİN... Rüyamdaki korsanların, kaptanlarını yakalamak için kürek çekerken tekrarladığı bir sözdü bu. Şarkı gibi söylüyorlardı... Çünkü kaptan gemiyi yıktı ve korsanları denizin ortasında bıraktı. Kaptan da kim dersin? Jim Carry.

Ne alaka deme bir ara "Johnny Depp olmasa Kaptan Jack Sparrow'u kim canlandırabilir ki?" diye düşündüğümü hatırlıyorum. Jim Carry gelmişti aklıma ama sonra "o da pek bi yavşak olur sanki" deyip vazgeçmiştim.

Geçen hafta sonu izlediğim Karayip Korsanları serisin etkileri olsa gerek.Anca çıkıyor. :)  Hala kendi kendime "üzgünüz kaptan bizi üzmemeliydin!" sözünü tekrarlıyorum. Bugün bizim kaptanın beni üzeceği malum olmuş olabilir.

Üzgünüm kaptan. Beni üzmemeliydin!!

*  Johnny Depp demişken, ne kadar da güzel bir adam değil mi? (maşşallah maşşallaaah ;) ) 

10 Şubat 2011 Perşembe

Kim O Deme


Kim o, deme boşuna
Benim,ben..
Öyle bir ben ki gelen kapına
Baştan başa sen!


Özdemir Asaf

2 Şubat 2011 Çarşamba

İsyanlardayım

Zaten hiç bir zaman tam anlamıyla açık göremediğimiz Mecidiyeköy trafiğini bitmeyen çalışmalarıyla hepten çekilmez hale getirenleri, beni metrobüse binmeye mecbur edenlerin...

Dün akşam Perpa'nın önünden bindiğim otobüs tam bir saatte anca Ali Sami'yenin önüne kadar gidebilmiş. Ben otobüse biner binmez uyuduğum için -miş'li geçmiş zaman kullanıyorum. Ulan uyuyorsun uyanıyorsun aynı yerdesin.

Ayrıca metrobüs hiç de öyle ohhh miss bir şey değil olumm! Öyle olduğunu iddaa edenleri bir ay boyunca Altunizade durağını kullanmalarını sonra konuşmalarını öneririm.

Zaten bok gibiyim kolumu kaldıracak halim yok. Hasta mı olacağım nedir?  Bir de bu çile.

Sanırım kusacağım.

Bir de.. durmadan çişim geliyor.

1 Şubat 2011 Salı


Bu sabah her ne kadar Emel "Sen buna kar mı diyorsun?" dese de apartmanın kapısını açar açmaz gördüğüm ilk şey ince ince yağan kardı. Mutlu oldum sabah sabah. Ben aslında soğuk ülkelerin insanıyım. Keşke Eskimo falan olsaydım. Ama onlarda hep balık yiyor ben de balık sevmem. Neyse ben Cansu'nun paralel ve meridyenlerini öğreneceğim o arada bir yere yerleşeceğim. Yağmur, kar falan oh mis.

Son bir aydır her şey aksi gidiyor. Tabi sadece benim için değil. En nefret ettiğim Emel'le ikimizin aynı anda tüm enerjisinin yok olduğu zamanlar. Birimiz en azından keyifli olsa kotarıyoruz durumu da ikimizin de hayatında aksi giden şeyler olunca kötü oluyor.

Her şeye rağmen yine de yan yana gelince en iyi yaptığımız şey gülmek. Görüşmenin asıl amacı ağlanacak bir omuz sağlamak olsa da sonunda "senin yanındayken ağız tadıyla acı bile çekemiyorum" dedi. "Sen kendine bak" dedim ben de vakti zamanında benim kalbim paramparça olduğu bir akşam çok gülmüştük yine.

Alışveriş yapmayı da özlemişim. Bir iki aydır öylesine delice bir kemer sıkma politikası uyguluyorum ki kendime canıma tak etmedikçe ve abimden sigara aşırma imkanım oldukça sigara bile almıyorum. Hoş artık sigaradan ziyade First'ün karpuzlu sakızına bağımlı oldum ama onu da aldığımda sakızları ikiye bölüp öyle çiğniyorum yeminle. Ama dün akşam içimdeki uyuyan canavar uyandı.

Bu sıralar böyle. Saçlar beyazladı yine şeytana uyup sarı boyayacağım o olacak, ellerim Fındık hanım yüzünden tırmık içinde. Canım da ziyadesiyle sıkkın. Bir de aklım çok dağınık.Hele bu dağınıklık yüzünden çok fena bir rezillik yapıyordum ki son anda ayıldım.

 Fincanda demli çay içip, güzel şarkılar dinlenesi bir gün.


Misal Pilli Bebek'ten Kedi.



bir de bebek...
şu dünyadaki hiç bir şey senden önemli değil. doya doya çek acılarını,  sonra doya doya yaşa mutluluklarını.