27 Ocak 2011 Perşembe

Çilli Bom Bom Bom

- Bolic mi la o. Eneeeem Sergen'e bak eheh :)





Bir muhabbet kuşumuz vardı. İsmi Çiçero'ydu. Bu şarkıyı söylerdi çok da eğlenirdi. Bir başka muhabbet kuşumuz da İbrahim Erkal'ın Hadi Gel Erzurum'a Gel şarkısı çıkınca sevinçten deli olurdu ama bunun konumuzla alakası yok. Zaten ortada bir konu da yok. Önemli şeyleri hatırlamayan hafızam böyle abuk şeylerle doludur işte.

24 Ocak 2011 Pazartesi

soranın da ....

Allah seni inandırsın ayaktayım paçamdan akıyor bugün melankoni.

Ağla yok dur ağlama derken kendi kendime akşamı ettim. 2011 yılının 24. gününü geride bırakacağız 4. Pazartesi'si. Ulan biri de güzel başlasın şu Pazartesi'lerin...



"hayatın paus düğmesini aramaya gittim. gelcem."
(büyük ihtimalle bulamayacağım) 

21 Ocak 2011 Cuma

Kayıp Kedi Zekai


Baykuş bize geldiği akşam çekmiştik bu fotoğrafı az önce eski fotoğrafların arasında buldum. O zamanlar küçücük bir baş belasıydı Zekai.

Şu küçücük kafa büyüdü de adam oldu karı-kız peşinde koşmaya başladı. "Sevişmeye gittim, gelcem" diye bir not dahi bırakmadan ortadan kayboldu. İki haftadır yok. Hep duyardım kedisi evden kaçıp bir süre sonra geri dönenleri ama süre uzadıkça içim daralıyor. Bazen "Ulan" diyorum. "Ulan hata mı ediyoruz acaba bu kedileri eve hapsetmemekle" ki biz kuşları kafeslere de kapatamazdık o yüzden uçup giden kuşlarımızın ardından da baka kaldık çokça zaman.

Zaten hayvanları evcilleştirip kendimize bağımlı hale getirmemiz, bir nevi soykırım olan kısırlaştırma ameliyatlarımızla yeterince eziyet ediyoruz. En azından dört duvar arasına sıkıştırmayalım dedik de pek de iyi etmedik anlaşılan.

Şimdi bıraksan beni Flash TV'ye Yalçın abinin programına çıkar "Tülay! evine dön Tülay!" diye ağlayan abi gibi ben de ağlarım. İki haftadır her gece rüyamda görüyorum şuursuz kediyi.

Zek! evine dön Zek! :(

Bu Bir Tanıtıcı Reklamdır!



Şahane olmuş! :)

15 Ocak 2011 Cumartesi

Pıncır diyor ki;




Derdini anlatmak için illa ki konuşmak gerekmez. Bir hayvanla yaşamanın en eğitici yönü de bu olsa gerek, yeni bir dil öğreniyorsunuz. Pıncır bu fotoğraflanan anlarında demek istiyor ki; 

BENİMLE İLGİLEN!

Aslında ilk fotoğrafta tavla öğretiyormuş gibi bir hali var. 
- bak şimdi 2-1 i şöyle oynayacaksın....
( taşları da ters yöne mi dizmişler ne? :/ )

İyi haftasonları.

14 Ocak 2011 Cuma

Bir Akşamın Kalbi*


Dün akşam Emel'le birlikte İstanbul Devlet Tiyatroları'nın şu sıralar Cevahir sahnesinde oynayan Vahşet Tanrısı'nı izlemeye gittik. Benim oyun hakkında pek fikrim yoktu ki zaten oyunlar hakkında önceden fikir sahibi olmak pek iyi bir şey değil. Biz bir iki kere o hataya düştük.

Oyun öncesi yerimize oturduk insanların yerleşmesini bekliyoruz bu sırada da birbirinden absürt konular hakkında geyik yaparken gülme krizlerine girdik yine. Tam benim yaptığım iğrenç ötesi bir espri yüzünden  kikir kikir kikirderken oyun başladı. Tabi bir anda ciddi olabilmek mümkün değil. Çok korktum bir an  içimde tutmaya çalıştığım kahkaha yüksek sesle dışarı çıkacak diye. Bir de Emel insanı yanımda "ay içime şeytan kaçtı" diye diye hala kıkırdamaya devam ediyor. Bu sırada oyuncular sahneye çıktılar.

İlk dakikalarda komik bir şey olsun da şu içimde kalan kahkaha dışarı çıksın diye çok bekledim fekat olmadı. İlk 10 dakikası durgun geçiyor ama daha sonra içimde kaybolan kahkahanın yerine fazlasıyla kahkaha attırdı bana. Çok eğlenceli, güzel bir akşam geçirdim.

Oyuncular o kadar iyiler ki sahnede hangisine bakacağını şaşırıyor insan. Zerrin Tekindor resimlerine hayrandım şimdi oyunculuğuna da hayran oldum. Zafer Algöz, İşdar Gökseven ve tabi ki Ülkü Duru hepsi birbirinden iyiydi. Bu kadar iyi oyuncular aynı sahnede olmamalı.

* * * 
 Hamburger yerine başka bir şey yemeyi akıl edebildiğimiz için kendimizi tebrik ediyorum. Bir de roka olmayaydı salata da süper olurdu.

* * * 
Yatağa yatıp Melih Gökçek tweetleri okurken (nasıl bi fantazi ama)  konuyu nasıl oldu da benim kaynana oluşuma getirdik bilmiyorum ama kendimi bir an gelinimden nefret ederken buldum ki hala sinirliyim o gelinim olacak karıya. Daha çocuğu yokken ki onu geç evlenme ihtimali yokken bile kaynana olma hayali de insanı manyak ediyor olum!!! Şimdi anladım niye cadı bu kaynanaların %90'nı. Üff ben kaynana olursam var ya !!! Piuuuuvv yandın kızım sen!!! Şimdi hangi portakalda vitaminsin bilmiyorum ama nihahahaha!!! Cevriye hanım bile süt dökmüş kedi olacak benim yanımda.

* * *
Emel'in bir kırmızı ruju var uff nasıl bişiy ki o öyle!!!!

* * * 


Emel demişken rica ederim bir daha sabahları şarkı söyleyerek uyandırma beni. :) Zaten yine işe geç kaldık. Bir insan saati 06:55'e kurar da saat 8:00 de yataktan kalkar mı arkadaş. Bir de o lanet telefon beş dakikada bir dıt dıt dıt psikopat mısın nesin kızım sen?!! Çin işkencesi gibi yeminle..

* * *
Metrobüs hattındaki Vatan Caddesi durağının ismi Adnan Menderes Bulvarı olarak değişmiş. Metrobüsteki durak isimlerini söyleyen ses o kadar güzel "Ednân Menderes Bûlvarı" diyor ki sırf bunu duymak için Kadıköy-Avcılar arası yolculuk yapılır. 


* * *


Bu kadar bitti.




* Asfalt Dünya şarkısıdır.  "Seni seviyorum hala bazen/biliyorum bu yeterli değil" diye başlar devam eder... 

12 Ocak 2011 Çarşamba

başlığına sıçayım

Erkeklerin hiç biri küfür eden kadınlardan hoşlanmıyor. Kadınlar da küfür eden kadınlardan hoşlanmıyor. Lan oğlum günah bi kere!

Ama sevgili dostum marcus antonyus, küfür etmeyi çok seviyorum ben.

Her ne kadar "lan" dediğim için bir ton laf eden bir babam olsa da, beş vakit namaz kılan bir anneye sahip olsam da hiç bir şey öğrenmedim ben onlardan.

Ayrıca yıllarca yanında kaldığım babaannemi kendime yakın gördüğüm tek an ; elindeki para yere düşünce, paranın ardından laz şivesiyle "ananın .mına düş!" dediği andır. Zaten o görüntü dışında bir de öldükten sonra rüyama girmişti onu hatırlıyorum.

Gidip bir sigara içeceğim. Sonra çıkarım eve gitmem yedi buçuk sekizi bulur zaten. Önce kitabı unuttuğum için kendime küfür edeceğim sonra önüme kim gelirse.

he bi de yeni yıla kafam girsin!

bu ne .mına koyayım bu ne ya ! böyle yeni yıl mı olur lan!

10 Ocak 2011 Pazartesi

Eylemce

Geçen akşam işten eve dönüyorum saatim yok, cep telefonunun şarjı bitmiş kapanmış yine her zamanki gibi, otobüste de bir güzel uyumuşum. Kaç saatte vardık buraya? Trafik var mıydı? Burası neresi, saat kaç derken, önümden dörtlüleri yanan iki araç geçti. "Heeee" dedim "anlaşılan saat yedi."

Dörtlüleri yanan iki araçtan saatin yedi olduğunu nasıl anladığıma gelince;

Alem Fm'de Sabah 07:00 - 09:00 arası akşamları da Sivrisinek'le 18:30 - 20:00 arası program yapmakta olan Nihat Sırdar'la eylemce yapıyor araç kullanıcıları. Çünkü Türkiye tüm petrol yataklarına en yakın ülke olmasına rağmen alınan vergiler yüzünden dünyanın en pahalı benzinini kullanıyor. Buna olan tepkilerini de sabah tam saat 08:00 de akşamları da saat 19:00 da 10 dakika boyunca damat halayı eşliğinde dörtlülerini yakarak gösteriyorlar. Tepki göstermek, protesto etmek demeyelim aslında kutluyorlar. Sevinçten yapıyorlar yani bunu.

Ben de gözlerimi kırpıştırıyorum. Ayaklarımla ritm tutuyorum. Ben de kutluyorum kendi çapımda yani. Emel'de geçenlerde tramvayda halay çeken gençler görmüş.

"Amaaaaannn benim arabam yok banane" demeyin. Arabanız olmadığı için bindiğiniz otobüsler su yakmıyor nihayetinde. Hele ki Ankara'lılar. Türkiye'nin en pahalı ulaşım hizmeti size veriliyormuş artık. Sizler de bunu kutlamalısınız.

Bir süredir yapılan bu eylemce sonuca ulaşır da absürt vergilendirme sistemi değiştirilir mi bilemem ama insanların olan bitene bir tepki verdiğini görmek gerçekten iyi geliyor.

8 Ocak 2011 Cumartesi

7 Ocak 2011 Cuma

horozumu kaçırdılar/damdan dama uçurdular

Yeni yıla nasıl girersen öyle gidermiş dedikleri doğru mudur?

Yok değildir. Hem ben öyle hurafelere inanmam. İnansam kara kedileri sevemezdim ki ilk kedimiz simsiyah bir kediydi. Ayrıca korkardım hiç bir eşikten geçemezdim, sokaklarda kalırdım.

Aslında annemdi hurafelere olan inançlarımı törpüleyen ve yine annemdi binbir türlü hurafeyle yamacıma gelen. Ve ona inanmadığım zaman bana sinirlenen, beni inançsızlıkla suçlayan. Hepsinin aynı kadın olması biraz garip aslında. O kara kediyi kucaklayıp eve getiren de O'ydu mesela...

Yeni yıla nasıl girersen öyle gideceğine inanmadım. Zaten gerçek olsa ben senelerimi uyuyarak geçirirdim ama tam aksine en büyük şikayetim uykusuzluk. "Bıraksalar üç gün uyurum" diyorum herkese. Ama bırakmıyorlar. İnsanlar. İşler. Kediler. Sokaktan geçen arabalar. Bahçede öten  horoz. Bırakmıyor.

Ama ben bu sene her şeyin çok iyi olacağına inanıyorum.

Hurafelere inanmadığımı söyledikten sonra  herşeyinçokiyiolacağınainanıyorum diyebilecek kadar da karaktersiz bir insanım ben aslında. Belki de annemdeki garipliğin bir kısmı dna'ma geçmiştir.

Olamaz mı?

Aslında eşiklerdeki cinlerin gerçekliği, her şeyin iyi olabilme ihtimalinden daha fazla. Bunu da adım gibi biliyorum. Kara kedileri de çok seviyorum.


busıralarböyleençokkendimdennefretediyorumöyleböyledeğilamaçoknefretediyorumnefretimdenkorkuyorumyaramınkabukarınıyüzüyorum

4 Ocak 2011 Salı

Geçer mi ? Geçer. Sonuçta kazık bile geçirilen birşey. Haksızsam haksızsın deme! He de! hödö


* Dövüş kulübünün birinci kuralı; dövüş kulübünden asla kimseye bahsetmeyeceksiniz.

* Dövüş kulübünün ikinci kuralı; dövüş kulübünden asla kimseye bahsetmeyeceksiniz.

* Keşke bir dövüş kulübüm olaydı birilerinin ağzını burnunu kıraydım.


* Hayatta hiç kimseye GÜVENMEYECEKSİN!!!! Ünlü düşünür dizi karakteri House abimizin de sürekli söylediği gibi ; HERKES YALAN SÖYLER! HERKES YALANCI. HEPSİNİN AĞZINA SIÇAYIM!

* Son cümle bana ait. House demez öyle şeyler. Tamamen sinirimden.



* Kimseye ACIMAYACAKSIN!!! Kimseye anlayış göstermeyeceksin. Kafanı bozan olursa Zeyna gibi lililililili diye çığlıklar savurup kafasını koparıvereceksin. (nerden bulabirim o yuvarlak şeyden?) 

* Gözü açık olacaksın.

* Böyle yapacaksın edeceksin diye emir verir gibi konuşuyorum ama başına gelenlerden sonra artık kusuruma da bakmayacaksın!!!

* Her türlü aptallığına rağmen ultra şanslı bir insan olduğunu unutmayacaksın.

* Neyse bunları geçelim de dün gece annemle konuşurken "evde otursam üç ayda bir kere yıkanır, saçlarımı da hiç taramazdım" dedim. Çok da ciddiydim bu konuda. Geleceğim net ve açık bir şekilde beni bekliyor. Bir yaş daha yaşlandığım şu günlerde bunu daha iyi anladım. Ben "crazy cat women" olacağım. O kim dersen, ahada bu; Rengimde sarı olcak böyle. Saçlar zaten gri.

* Dün akşam Ezel mi izlesek yoksa E.T.' ye bir tokat atabilmek için türlü şebeklik ve numaralar yapan Pıncır'ı mı bilemedik. Çok kömik gerçekten.

* Bu aşure ne kadar da güzel bir şey yahu.

* 2010 yılımın üç şarkısını seçtim. Train - Hey Soul Sister, Json Mraz - I'm Yours, Sia - Breathe Me. Geri dönüp bakınca diyebilirim ki ben en çok bunları dinledim.

* Flanders hıyarından ben de hiç hoşlanmıyorum Homer. Seninle süper ikili olurduk len!

* Bu arada; NzN'ı teprik eder, sevdiceğiyle bir yastıkta kocamasını dilerim. :)

* Bu sahneyi de pek severim. Şehrin Azizleri...

* if wanna get out a alive. run for your life.

* Masa takvimine ihtiyacım var. Masa takvimi istiyorum!!! Masa takvimi bulun bana!!

* Manu! teşekkür ederim. :)

* Yann Tiersen - Rue des cascades yorucu bir günün sonlarına yaklaşırken tekrar tekrar dinlenesi...

* Vurdulu kırdılı dövüşlü filmleri seviyorum evet.

* ve son olarak; Pınar ikramiye bana çıkmadı amorti bile vurmadı len!!