28 Şubat 2012 Salı

Para Para Paradise!!

* Geçen hafta işe gidemediğim günlerden birisinde televizyonda rast gelip çok sevdiğim, dinlemekten henüz bıkmadığım, radyoda duyunca sevindiğim bir Coldplay şarkısı Paradise.

Ahanda bu ;




* Ne zaman ki yeni bir ayakkabı ile aşk yaşıyorum işte o zaman harbiden "kadınım ben" diyebiliyorum. Çoğu kadın gibi ben de ayakkabıları seviyorum elimde değil.

Bir internet alışverişim sonrasında bugün yeni botlarıma kavuştum ki yıllardır aradığım kayıp yanımı bulmuş gibiyim.  İnternet alışverişlerini çok seviyorum çünkü tembelim ve gezip tozacak arkadaşım yok zaten çoğu zaman param da yok. Bir de yaptığım alışverişi unutuyorum ve tam unutmuşken kargo geliyor ya daha bir sevindirik oluyorum.

Çok mesudum lan. :)

24 Şubat 2012 Cuma

Oysa ki

Bir sürü şey vardı aklımda. (mum ışığında anlatacağım sana/kadın ve erkek hakkında) Teoman iyidir yahu!!




Kendimi biraz, aslında ne yalan söyleyeyim çokça depresif hissediyorum. Zaten son iki senedir bu histen kurtulduğum bir an olmadı. Evet kurtuldum dediğimde yalan söylüyordum ve övünmek gibi olmasın şahane yalancıyımdır.

Neyse şöyle oldu böyle oldu deyip gideceğim ;

* Üç haftadır iyileşmeyen ağrıyan, sızlayan, acıyan yaralarım var.

* Evde oturduğum süre içinde hep dizi izledim. Hatta en son Salı günüydü sanırım hiç kimseyle tek kelime etmeden sabahın dokuzundan gecenin ikisine kadar bir öküz-tren ciddiyetiyle dizi izledim.

* İzlediğim dizilerin %90'ı ingilizce olduğu için olsa gerek bir kaç gündür İngilizce düşünüyorum. Tabi ingilizcem yeterli olmadığı için sağlıklı düşünemiyorum. Daralıyorum.

* Pazar günü ağabeyimin kız arkadaşının ailesi ile tanışmaya gideceğiz. Kesinlikle nefret ediyorum bu işten. Bazı örf ve adetlerimiz ölmeli bence. Gençler sevdilerse birbirlerini, evlenmeyi de götleri yiyorsa ailelere davetiye yollasınlar düğüne gidelim sadece. İşte ben düğünlerden de hoşlanmıyorum aslında. (ıyyy huysuz şirin gibiyim yeminle)

* Yenge fobim var benim. Dünyanın en şeker yengelerine sahip olmakla beraber benimkiler dışında kalan tüm yengelerden korkuyorum. Hep bi fesatlık, hep bi iş bozmalar hep yengelerin başının altından çıkıyor. Yalan mı? (evet kızın bi sürü yengesi var)

* Aylar aylar sonra bu sabah otobüs arkadaşımın kitabını elime alıp sayfalarını çevirdim. Nasıl özlemişim yarabbiiiii..

* Ouuu asıl bomba şu ki, ömrümde alıp alabileceğim, beni mutluluktan zıp zıp zıplatıp, hüngür hüngür ağlatacak en güze hediyeyi verdi ağabeyim bana.

Ayıptır söylemesi Canon EOS 500D sahibisiyim artık. ehiii

Yeter! Oynamam yerim dar deyip  pistte götü başı dağıtan karılar gibi oldum vallahi. vir vir vir...

20 Şubat 2012 Pazartesi

İsyan!

İsyanım iyileşmek bilmeyip, inadına inadına canımı yakan ayağıma!

Az kaldı bak bağıracağım böyle Erdal Bakkal gibi.

5 Şubat 2012 Pazar

Başucu Kremi

Kötü bir hafta geçirmişim ama bir yandan da senelerdir şehr-i İstanbul'da hiç olmayan şey olmuş en sevdiğim doğa olayı yaşanmış kar yağmış, hava buz gibi. Her yer bembeyaz olmuş çıkıp kartopu oynamışız çocuklar  gibi şenmişiz. Acayip bir mutluluk var üzerimde.

Neyse efendim haftanın sonu gelmiş biraz buruk biraz hafta sonu sevinci ile iş yerinden çıkmışım kafamda binbir planla evin yolunu tutmuşum. Hafta sonu çıkıp dolaşacakmışım, yok efendim kızçelere kitap alacakmışım, kendime kitaplar alıp onlara dalacakmışım, hatta bir ufak rakı kapıp arkadaşın kapısını çalacakmışım falan filan..

Erimeye yüztutan karları tekmeleye tekmeleye gelmişim eve nasıl mesudum anlatamam. 

Eve girmişim sigaramı yakmışım hop kardeş demesin mi "harçların son günüymüş bugün" heh işte fazla huzurun sonu bu ben dellendim tabi gitti bütün emekler. Neyse araştırdım baktım bir çözüm yolu buldum sanki.

Evin annesi de yok bu arada evde. Bir yandan harç yatırılacak mı telaşı bir yandan yemek hazırlama telaşı derken benim şiraze bir kaydı tabi. Ama çok şükür atlattık hepsini yemeği hazırladık, harç parasını yatırdık(Allah internet bankacılığını bulandan razı olsun efenim.) "E artık bir çay içeriz" dedim.

Evin sülale boyu çaydanlığını koydum ocağa ki haketten devasa bir çaydanlık, üstüne de koydum bolca çay bir de kattım bergamot aromalı çaydan şöyle bir yıkadım oturttum üstüne ohhh misss... Efenim beklerken de aldım elime şişlerimi, annemin yeleğini giydim girdim babaanne moduma nasıl huzurluyum nasıl huzurluyum anlatamam. Çayı demleyip arayacağım annemi "dayımları da kap gel çay içek" diyeceğim muhabbet, sohbet neşeme neşe katacağım.

Örgümü ördüm biraz, babamla dizi kritiği yaptım falan dedim su kaynamıştır demleyeyim çayı içeriz sıcak sıcak dedim ve olaylar gelişti efenim.

Fazla huzurdan olsa gerek çayı demlerken sen elim ayağım dolaş, koca bir çaydanlık fokkur fokkur kaynayan suyu sağ tarafımdan aşağıya dök. Arkadaş yok böyle bir acı.

Kardeşim koştu da soğuk suyun altına attı beni hemen yoksa ben hala acı içinde tepiniyordum. Neyse soğuk suyun altında kaldım bir süre sonra buzlukta ne varsa artık etti, tavuktu hepsini ellerime bacağıma koydum ama kardeşim benden beter oldu. Acıma mı yanayım onu mu sakinleştireyim ne bok yiyeyim bilemedim. Kardeşim, kuzenim, babam onları bırak Pıncır, herkes gözümün içine bakıyor.

Hastaneye gidelim diyorlar yok diyorum dayanırım ben. (Lanet olsun yüksek acı eşiğine gitsene arkadaş hastaneye. Apandisitte de böyle yaptım 16 saat o ağrı çekilir mi? Cücük kadar apandisit öldürüyordu az kalsın) Telefon ettiler sağa  sola ne yapalım ne edelim diye ki hiç birimiz böyle bir durumda ne yapılır en ufak bir fikrimiz yok. Neyse annem geldi doktora gidelim dedi yok dedim tabi ben yine dışarıdan kar getirdiler ayağı soktuk karın içine, bacağa döşedik karları takıldım ben öyle bir iki saat. Bir sigara içtim falan.

Ama o bir saatte ayağımı hiç kardan dışarı çıkarmadım. Çünkü çıkarınca acıdan kıvranıyorum. Sonra hala insanı geldi dedi ki 'kızım donacak ayağın çıkart' dedim ki 'hala çok canım acıyo çıkarınca' dedi ki 'olsun kızım çıkart' çıkarttım bende. 

Çıkartmaz olaydım. Hakikaten ayağım donmuş sıcak su yanığının üzerine olmuş mu sana bir de soğuk yanığı. Dedim parmaklarım şimdi parmaklarım düşecek. Acıdan kan beynime sıçradı resmen. Dayanamadılar halime ben hala geçer geçer diyordum ki beni dinlemediler sonra bir baktım en yakın hastanenin acil servisindeyim. 

Alkolle yıkandım, kremlere bulandım, kıçımdan da bir iğne yedim, o kadar acının arasında doktorla asistanla bi ton geyik çevirdim, geldim eve ki kafa bir milyon. Şahane bir Cuma akşamı oldu yani.

Şimdi sağ bacağımın üst kısmı, düşen çaydanlığı tutmak gibi akıllıca bir hareket yaptığım için ellerim, alt bacağımda bir kısım ve sağ ayağım iğrenç durumda kıpkırmızı baloncuklu maloncuklu bir de sızım sızım sızlıyor.  Başucumda silverdin ve hamili bir takım kremler sürünüp sürünüp duruyorum. Millet hafta sonu başucu kitaplarına gömülür ben kreme gömüldüm. Bir de 400 gr arkadaş süründükçe süresi geliyor insanın. 

Ev desen ziyaretçi doldu. Meyve suyu, çubuk kraker falan getirenler bile olmuş. Şok yaşıyorum resmen. Ne boktan hafta sonu bu arkadaş.

Umarım bir yerlerde insanlar daha güzel hafta sonları geçiriyorlardır. :(



Aman ya banane milletin hafta sonundan çok şükür daha kötü bir şey olmadı. Harç parasını yatıramasaydık o zaman daha da kötü olacaktı mesela o yüzden yandığım için şanslı bile sayabilirim kendimi o derece. 

Bu bilgisayarında t harfi zor basıyor zaten sinir oldum amma çok t kullanıyormuşuz arkadaş. İşte insan değerini böyle kaybedince anlıyor. Yoksa t dersin pehh harf mi o dersin. Uzaktan tanıdığın ama otobüste görüp selam bile vermediğin insan muamelesi yaparsın ama o da bir harf lazım yani kırmamak lazım. O yüzden bu yazımı T harfine adıyorum.

Öfff iyice cozuttum. Ama meyve suyu yaaa meyve suyu getirmişler. Kolonya da getirselerdi bari.