28 Eylül 2011 Çarşamba

Son bir saattir çalışmamak için takı, aksesuar vb. şeylerin resimlerine bakıyorum. Takılar ile olan ilişkimi şöyle bir örnekle açıklayabilirim. Normalde en fazla taktığım şey küpedir ama geçen Pazar ağabeyimin düğünü için kolye falan da aldım taktım bir güzel.

Düğün başladıktan bir saat sonra "Anne şu kolyeyi çıkarsana"  daha sonra "Anne şu yüzükleri çantama atsana" ve en son düğün bitip düğün evinde toplaşınca "Anne, şu küpeleri alsana." şeklinde gelişti olaylar.

En fazla küpeye tahammül ettim yani. Ama işte çalışmamak söz konusu olunca saatlerce takı resmi bakıp "ayyy alsam mı ki bunu?" diyebiliyorum.

Halbuki çalışmam lazım çok çalışmam lazım sonra çalışacak başka bir iş bulup buradan siktirolup gitmem lazım. Ama ne var ki geçen hafta iş ilanlarına bakarken birden hüngür hüngür ağlamaya başladım. Çünkü buradan siktirolsam da gideceğim yerde yine aynı şeyi yapıyor olacağım. Ve ben aynı şeyi yapmayı o kadar istemiyorum ki.

Aslında hiç bir şey yapmak istemiyorum ama o kadar çok şey yapmaya mecburum ki. Sadece çaresizliğime, aptallığıma, bu ezik halime saatler, yollar, geceler boyu ağlıyorum. Ağlamanın beni daha da ezik bir insana çevirdiğini düşünüyorum ve gözyaşlarımı herkesten saklıyorum. Sonra aslında gizleyecek kimse olmadığını yani yalnızlığımı farkediyorum. Bu yalnızlığı kendi ellerimle yarattığımı da biliyorum. Kimseye kızmıyorum. Kimseden nefret etmiyorum. Sadece biraz kırılıyorum ama o kadarını da kafama takmıyorum. Çünkü o kadarını kafama takmaya kafamda yer yok. Sonuçta kimseyle bir derdim de yok. Kendi kendimle mutsuzum.

Hayatımın en büyük sinir krizi anları nevresimin içinde düzgün durmayan yorganlar yüzünden olmuştur. Cidden çıldırtıcı bir durum. Şimdi hayatım o hale geldi. Ruhum bedenimde, bedenim ruhumda eğreti duruyor. Artık kabıma sığamıyorum.

Ve çalışmamak için aylardır doğru dürüst yapmadığım şeyi yapıyor ve blog yazıyorum. Bir de bu kadar derdin tasanın arasında olmayacak duaya amin deyip duran gönlümün ağzına şıçayım diyorum. Bir o eksikti o da tamam oldu.

Aferin bana.


22 Eylül 2011 Perşembe

sayfa 13

...

Bir gün, bir akşam üstü, istasyonla Sergievi arasındaki tenha yolda ağır ağır yürüyor, Ankara'nun harikulade sonbaharını doya doya içime çekerek ruhumda nikbin* bir hava yaratmak istiyordum. Halkevinin camlarından aksederek beyaz mermer binayı kan rengi deliklere boğan güneş, akasya ağaçlarının ve çam fidanlarının üzerinde yükselen ve buğu mudur, toz mudur, ne olduğu belli olmayan duman, herhangi bir inşaattan dönen ve parça parça elbiselerinin içinde sessiz ve biraz kambur yürüyen ameleler, üstünde yer yer otomobil lastiği izleri uzanan asfalt... Bunların hepsi mevcudiyetinden memnun görünüyorlardı. Her şey, her şeyi olduğu gibi kabul etmekteydi. Şu halde bana da yapacak başka bir şey kalmıyordu. 


...


*nikbin : İyimser.




20 Eylül 2011 Salı

halbuki oturmuş susuyorduk. o başlattı.

sayfa, 9722.
...

"İnsan kendinden nefret eder mi be abla?" dedim. "Eder. Biliyorum ben de öyleydim." dedi. Sustuk.

"İnsan ölmeyi bekler mi hiç? Ben her gün ölmeyi bekliyordum" dedi. "Bekler. Biliyorum ben öyleyim" dedim.

'İnsan kendi gibi olanı gözlerinden anlıyor biliyor musun?' dedi. Konuştuk biraz. O benim geçtiğim yerden geçeli çok olmuş. Manzara da aynı şeyleri görmüşüz onu farkettik. O varacağı yere varmış. 'Kendine güvenmelisin' dedi. Sustum. Zaten sonrasında dükkanın içi kalabalıklaştı. Birbirimizin gözlerinin içine bakıp gülümsedik.

'Olmuyor' dedim içimden. 'Ben hiç bir yere varamayacağım.'

...





12 Eylül 2011 Pazartesi

sess deneme 1 2

Yarın sabah saat 10:00 itibarıyla İstanbul'dan Gökçeada'ya gitmekte olan bir otobüsün içinde olacağım. Orada ne yapacağım hiç bilmiyorum. İçimde sıkılacakmışım gibi bir his var. Daha nerede kalacağımı bile bilmiyorum sokakta kalmayacağım tabi ama bilinmeze gitmekten de hiç hoşlanmıyorum.

Öyle sırt çantasını kapıp, "hayde yollara düşelim" tarzı bir insan değilim. Ya da ne bileyim Emel yok ya ondan da oluyor bu. Sigara gibi hatun bağımlı mı olmuşum ne? Bir de üstüne üstlük kardeşim de gelemiyor ders kayıtları için Ankara'ya gitmesi gerekiyor. Neyse ki Badi var. Badi dediğim de 16 yaşındaki erkek kuzenim ama tabi ben kendisinin muhabbetini yaşıtlarımınkine değişmem. Olmadı el kızartmaca oynarız o beni yener ben onu döverim geçer yani vakit.

Aslında adada bir düğün telaşesi var ben de tutup o telaşenin içine düşeceğim. Sıkılmayı bırak dinlenmeye fırsatım olmaz belki ama olsun. Uzaklaşmam gerek biraz.

Bak çanta dedim de benim daha bir sırt çantam, bir valizim bile yok. Düşün o kadar gitmiyorum ki o kadar saplanıp kalmışım ki aynılığın içinde bu zamana kadar kendime ait bir valizim bile olmamış. Hep emanetlerle  gittim geldim bir iki günlüğüne.

Ben pimpirikli insanım aslında böyle bir yere gidileceği zaman on gün önceden hazırlık yaparım ama son bir kaç aydır içinde bulunduğum "koy g.tüne rahvan gitsin" rahatlığı burada da elimi ayağımı bağlamış durumda.

Daha kendime bir çanta alacağım, ne götürsem diye düşüneceğim, çantayı hazırlayacağım, kuaföre de gitmem gerek. Bu arada saçları siyahtan kahveye döndürdüm ilkin hoşuma gitti ama sonradan hiç de hoşlanmadım. Şeytan diyor git boya yine siyaha ama işte kuaförüm Tülay ve Emel'in beni eşek sudan gelinceye kadar dövmelerinden korkuyorum. Bir de o 75 TL evlat acısı gibi koydu ki sorma acısı geçsin önce. (cimri adamım ben arkadaş!)

Ben şimdi 'kazı kazan'larımı kazıyayım da tatilde bol bol harcamaya para çıksın derken cümlemi bitirinceye  dayanamayıp kazıdım 1 TL çıktı çıka çıka. (Sonra o 1 TL ile yeni bir tane daha aldım o da gitti olan 2 liraya oldu. Bu kumar hakikaten fena bir şey arkadaş.)

gidiyom ben ya!

gidiyorum da şu dört beş gün sonradan burnumdan gelmesin diye dua ediyorum bir yandan. hala okuyan birileri varsa siz de dua edin olum lan! bak son 5-6 yıldır hiç tatil yapmadım sayılır,  neredeyse 1 senedir depresyondayım, son iki ayım özellikle cehennem gibiydi falan. aslında özümde iyi de bir insanım. sanki hakettim gibi lan.

bir de şu mide ağrıları olmasa

bir de cana can katan sevdannnn olmaaağğsaaa....
aağğğhh buuuu hayat çekilmezzzz

hakkatten çekilmez bu hayat lan öf pöf

depresyonumun ağzını burnunu dağıtasım var insan tatile gidiyorum yazısını böyle mi bitirir ?