Son bir saattir çalışmamak için takı, aksesuar vb. şeylerin resimlerine bakıyorum. Takılar ile olan ilişkimi şöyle bir örnekle açıklayabilirim. Normalde en fazla taktığım şey küpedir ama geçen Pazar ağabeyimin düğünü için kolye falan da aldım taktım bir güzel.
Düğün başladıktan bir saat sonra "Anne şu kolyeyi çıkarsana" daha sonra "Anne şu yüzükleri çantama atsana" ve en son düğün bitip düğün evinde toplaşınca "Anne, şu küpeleri alsana." şeklinde gelişti olaylar.
En fazla küpeye tahammül ettim yani. Ama işte çalışmamak söz konusu olunca saatlerce takı resmi bakıp "ayyy alsam mı ki bunu?" diyebiliyorum.
Halbuki çalışmam lazım çok çalışmam lazım sonra çalışacak başka bir iş bulup buradan siktirolup gitmem lazım. Ama ne var ki geçen hafta iş ilanlarına bakarken birden hüngür hüngür ağlamaya başladım. Çünkü buradan siktirolsam da gideceğim yerde yine aynı şeyi yapıyor olacağım. Ve ben aynı şeyi yapmayı o kadar istemiyorum ki.
Aslında hiç bir şey yapmak istemiyorum ama o kadar çok şey yapmaya mecburum ki. Sadece çaresizliğime, aptallığıma, bu ezik halime saatler, yollar, geceler boyu ağlıyorum. Ağlamanın beni daha da ezik bir insana çevirdiğini düşünüyorum ve gözyaşlarımı herkesten saklıyorum. Sonra aslında gizleyecek kimse olmadığını yani yalnızlığımı farkediyorum. Bu yalnızlığı kendi ellerimle yarattığımı da biliyorum. Kimseye kızmıyorum. Kimseden nefret etmiyorum. Sadece biraz kırılıyorum ama o kadarını da kafama takmıyorum. Çünkü o kadarını kafama takmaya kafamda yer yok. Sonuçta kimseyle bir derdim de yok. Kendi kendimle mutsuzum.
Hayatımın en büyük sinir krizi anları nevresimin içinde düzgün durmayan yorganlar yüzünden olmuştur. Cidden çıldırtıcı bir durum. Şimdi hayatım o hale geldi. Ruhum bedenimde, bedenim ruhumda eğreti duruyor. Artık kabıma sığamıyorum.
Ve çalışmamak için aylardır doğru dürüst yapmadığım şeyi yapıyor ve blog yazıyorum. Bir de bu kadar derdin tasanın arasında olmayacak duaya amin deyip duran gönlümün ağzına şıçayım diyorum. Bir o eksikti o da tamam oldu.
Aferin bana.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder