23 Mayıs 2012 Çarşamba

Özlü Sözler;

Bir insana ettiğiniz iki laftan birisi "çok yoğunum" ise, o insanın sizi dertleşmek için aramaması normaldir. Sonra sitem etmeyin. Hasta mısınız nesiniz?

Seval K. Delireyazdım

22 Mayıs 2012 Salı

Aylak


Aslında kötü sayılmam ama iyi de değilim şu sıralar.

Eskiden sevdiğim insanlardan nefret etme hastalığına tutulmuş durumdayım. Bunların %90'ı da akrabalarım. Sürekli bir arada olmak zorunda olduğum insanlar.

Zorunluluk bir çok insanı gerdiği gibi beni de geriyor. Neyse... Bazı şeylere çok sinirliyim şu sıra. Her zaman olduğu gibi en çok kendime.

Amaaaannn şekerim biz de çok şahane insanlar değiliz. Elbet iyi insanlar etrafımdakiler.

Aylaklık edesim var. Herkes çalışırken ve herkes bir yerlere yetişmeye çalışırken benim aylaklık edesim var. Hafta arası bir günde mesela... Uzuuuun uzuuuun kahvaltı etsem mesela, güneşin altında oturup mayışsam kedi gibi. Göğe baksam uzuuuun uzuuunnn... Hiç bir şey olmasa aklımda. Sakin sakin içsem sigaramı.



Resim: Mike Stilkey

17 Mayıs 2012 Perşembe

Fight Club - Where Is My Mind

Ben bu film-müzik işini pek sevdim sanırım. 

Bugünün şarkısı ; Tekrar tekrar izlenesi filmlerden olan ve Chuck Palahniuk romanından sinemaya uyarlanan, yönetmenliğini David Fincher'ın yaptığı, başrolde Edward Norton ve Brad Pitt abilerimizin oynadığı 1999 yapımı Fight Club ve şahane son sahnesinde çalan, şahane şarkı "Where is my mind"




"Beni hayatımın çok garip bir döneminde tanıdın."

14 Mayıs 2012 Pazartesi

Pek Sevgili İETT;



Ben çok iyi bir İETT müşterisiyim. Otobüs, vapur, Metrobüs her türlü aracına biniyorum. Aylık akbili bitiriyorum, kontör ziyan etmiyorum yeminle bak. Sonra kalabalıktan şikayet etmiyorum, şoföre çemkirmiyorum, diğer yolcularla tartışmıyorum, tartışan olursa ayırıyorum. Trafikte kaldığımız saatlerde diğer yolcularına psikolojik destek vermişliğim bile var. Penceresiz, kliması çalışmayan, tıklım tıklım dolu otobüslerde boğulma tehlikesi geçirirken, terli bir adamın koltuk altı burnuma yapışmışken dışarıda beni ne kadar güzel bir hayatın beklediğine inanmış oluyorum.

Ne demiş Melih Cevdet Anday; Yaşamak güzel şey doğrusu/Üstelik hava da güzelse/ Hele gücün kuvvetin yerindeyse/ Elin ekmek tutmuşsa bir de 


Çok şükür elimiz ekmek tutuyor be İETT ama bu ekmeği tutabilmek için İstanbul'un bir ucundan diğer ucuna gitmek zorundayım. Aramızda kalsın ama işimden nefret ediyorum. Başka bir işe girsem emin ol ondan da nefret edeceğim sanırım bu yapımda var. Tembel insanım ben.

Şimdi insan işinden mutsuz olunca o işe gitmek zaten zor ama bir de sen sorun çıkarınca gerçekten çok sıkılıyorum. Bak ben her sabah Ümraniye Tepeüstü'ndeki duraktan otobüse binip karşıya geçiyorum. Ki oraya gelmeden önce bir otobüs yolcuğu, hatta karşıya geçtikten sonra bir, bazen iki otobüse daha biniyorum.

Sende biliyorsun ki 122C ve 122L hatları çok yoğun ve çok talep gören hatlar zaman zaman trafikten dolayı ufak tefek gecikmeler oluyor biliyorum inan bana bunlara takılmıyorum ama bazen öyle oluyor ki yolcu kuyrukları kilometrelerce uzanıyor. Yağmurun, karın altında bekliyoruz. Geriliyoruz, çünkü işimize geç kalıyoruz, patrondan azar işitiyoruz. Zaten Türk insanı olarak genel olarak mutsuzuz, İstanbul'da yaşamak zaten zor bir de sen mutsuz etme bizi be gözüm.

Bu işe bir çare bulsan be İETT. Gözünü seveyim. Akıl vermek gibi olmasın ama hani yedekte bir iki otobüs olsa. İkaruslara da razıyız. (Onları da Pakistan'a vermişsiniz diye duydum üzüldüm bak daha çocuklarım binecekti o otobüslere) Hee tabi diyebilirsin ki başka yol mu yok gidilecek hepsini denedim 6 senedir evden işe - işten eve gitmenin her yolunu denedim en güzeli, rahatı bu lütfen bunu elimden alma.

Bir gün 139T'ye binip, sonra da kendimi denize atacağım suçlusu sen olacaksın İETT.


En sadık müşterilerinden Seval.


Öptüm görüşürüz.



10 Mayıs 2012 Perşembe

Back To The Future - Johnny B. Good


1985 yılından, 1955 yılına giden Marty McFly annesiyle babasının ilişkisini kurtarmayı başarır ve bunun rahatlığı ile kendisini mezuniyet balosunun sahnesine atar, eli yaralanan gitaristin yerine geçer.

 "Bu aslında eski bir şarkı, aslında sizin için yeni bir şarkı." diyerek başlar.

Bir Chuck Berry parçası olan Johnny B. Good bugünün aklımıza yer eden filmler ve müzikler parçası. Marty McFly'dan dinliyoruz.



Hiç bir zaman "ulen nasıl izlemişiz biz bunu" demeden, hala çok seviyorum bu seriyi. :)

5 Mayıs 2012 Cumartesi

Bizim Evin Halleri

Tadilat sonrası yerleşme çalışmaları hali. 

 Annenin facebookta  gezinme hali. (çok ciddi)

Kedi hayvanının özendiren hali.

 Patates kızartmasının doğum günü pastası hali.


 Kedi hayvanının en sevdiğim hali.

 Ağabeyimin sihirbaz hali. (havada durdu, şahitleri var)

 Fındık'ın Dilber lakabını hakkettiğini gösteren hali.

Kardeşlik hali.

Geveze Baykuş'un kuymağa bandırma hali. 

"O ne lan! " hali. 

4 Mayıs 2012 Cuma

Deli Deli Tepeli, Kulakları Küpeli





Bilmezdim gecelerin bu kadar karanlık, küpe takmanın bu kadar acı verici olduğunu. 


Bu kez aldığım küpeleri kimseye kaptırmamaya, hatta küpeleri kulağımdan çıkarmamaya söz veriyorum.  Ahanda buraya yazıyorum. 


Uuuuu beybi...

Şu an resmen acıdan bayılmamak için kendimle savaşıyorum. Ağlasam olur gibi..  Ki ben acı eşiği sırıkla atlama engelleri kadar yüksekte olan bir insanım. Kulaklarım zonkluyor resmen.


İki sene sonra yeniden küpe takmak çok heyecanlı tabi artık önümüzdeki maçlara bakacağız. O gol aslında ofsayttı hakkımızı yediler. Rıdvan Dilmen'in saçlarına hastayım. Fatmagül'le Kerim evlendiler kendilerine ömür boyu mutluluklar diliyorum. Son olarak da eklemek isterim ki ; Çükübik!



3 Mayıs 2012 Perşembe

Farinelli - Lazcia Ch'io Pianga

En sevdiğim filmlerden birisidir Farinelli.

Genelde çok içimin sıkıldığı anlarda dinlemek istediğim sonra dinleyip dinleyip hüzünlendiğim parça. Hüzünlenmek ne kelime sanki görünmez bir el göğüs kafesimin içine dalıp kalbimi sıkıyor. Boğazıma yapışıp nefesimi kesiyor.









2 Mayıs 2012 Çarşamba

Çekmece


İnanılır gibi değil ama fotoğraf çekmeye başladım. Ama üzerine daha fazla yoğunlaşmam lazım. Zira çektiğim fotoğrafların %99'undan nefret ediyorum.


Bu o %1'lik kısımdan. 

22 Nisan'da fotoğraf çekmek için Büyükada'ya gittik bir arkadaşımla. Aniden arayıp "ben sıkıldım adaya gidiyom. gelcen mi?" dedi. "gelirim be ya" dedim. Kahvaltı, duş derken bir baktım Bostancı iskelesindeyim. Ama öncesinde minibüsteyken karttaki fotoğrafları sildim mi diye bakayım demiştim ki ortada bir kart yok. Önceki gün Baykuş'a vesikalık fotoğraf çekmiştik. Bilgisayarda takılı unutmuşum kartı.

Evde yüzbinmilyon tane sd hafıza kartı varken bir de para verip yenisini almak, mideme oturan kötü yemek gibiydi. Rahatsız edici. Hani geğirdikçe tadı gelir ya ağzına bir de.

Ada'nın havası güzeldir, o da ara sokaklarda. Zira anayollardaki at kokusu beni benden alıyor. Arkadaşımla bir dünya fotoğraf çektik ve ben çektiklerimin hiç birini beğenmedim. Hepsinden tiksindim bile denilebilir. Baktıkça daha bir sevmiyorum.



İşte bir leylaklar .. O da eh işte. Yok ya eh işte bile değil.

Neyse canım daha öğreniyoruz değil mi?  Kendi kendimin kötü, pis, lanet, çekilmez  kaynanasıyım ben. Kendi kendime söylene söylene hayattan soğuttum kendimi.

Off! Leylaklar demiştik işte onları da taşıdım taşıdım, sonra vapurda muhabbet ettiğimiz insanlara dağıttım. Vapur, tren, otobüste tanışılan tek porsiyonluk arkadaşları* pek seviyorum. Hele bir de bilgili, akıllı insanlarsa.

O değil de Büyükada'nın asıl cıvıl cıvıl günü 23 Nisan'mış ya !




* Fight Club'tan