16 Mart 2010 Salı

başlıksız


Her ne kadar çok sevsem de kışı. Soğuk ve karanlık günlerin ardından, gülümsemeye başlayan güneşi görünce mutlu olmadan edemiyorum.

Sonra ne zaman, her ne sebeple olursa olsun mutlu hissetsem etrafımdaki mutsuzlukları, mutsuz insanları düşünmeden edemiyorum. Mutluluğu hissetmekten garip bir suçluluk duyuyorum.

Böyle olduğunda ayaklarım kıçıma vura vura koşmak istiyorum.

Kaçmak.

Ve durmak. O eski ahşap evin penceresinde.

İçimdeki mutluluktan ve huzurdan bir damla bile pişmanlık duymadan. Tüm bencilliğimle.

Atmacaların çığlıklarını dinleyerek ve yeşilin ve mavinin dünya üzerindeki en güzel renkler olduğuna kanaat getirerek, durmak istiyorum.

Hep yapamayacağım şeyleri istiyorum. Biliyorum.

Ama...

Bugün hava çok güzel. Güneş içimi ısıtsın istiyorum ve tek bir kötü haber, kötü ruh halli cümleler duymayı istemiyorum.

Fakat...

Duyacağımı adım gibi biliyorum.



3 yorum:

manu dedi ki...

Hafta sonu meksikaya gidelim.Senin renklerin pek yoksada farklı renkler vardır.Üstünde meksico yazan hasır şapkalardan alırız.Resimde çekliriz.

SeV@L dedi ki...

:) Gidelim tabii de neden Meksika'yı seçtin şimdi ?

manu dedi ki...

Aklıma ora geldi.Nereye eserse oraya hesabı...