"...İnsan hayatından memnun olmadığında ve değiştirmek için büyük kararlar alamadığında saçıyla, göbeğiyle oynamaya oynamaya sanat imalı uğraşlar edinmek için sağa sola saldırmaya başlıyor. Hobiden ciddi bir uğraşa dönüşmesi temennisiyle bazı eşyalar almaya başlıyor. Mesela sanat fotoğraflarından zamanla aile fotoğrafları çekmeye devrilen nefis fotoğraf makinem, benim bu yolda acı çektirdiğim eşyalardan biridir. Güzide makinemin çektiği fotoğrafları tarih sırasıyla bakacak olursak: Sokaklar, martılar, salyangoz böceği, portreler, piknik ve doğa, ev hali, televizyon ekranı, kendi ayaklarım, düğünler, doğum günleri gibi zamanla sümükleşen retrospektifle karşılaşıyoruz. İlk heyecanın verdiği gazın, "neysek oyuz gerçeği" altında ezildiğinin belgeleri bunlar. Başka bir hayata ait yaşama biçiminin hatta eşyaların benim hayatımda değişiklik yaratmayacağını artık öğrenmiş bulunuyorum..."
Bu senenin ikibuçukuncu kitabı Fırat Budacı'nın Kendimi Durduracak Değilim kitabıydı. İki buçuk olmasının sebebi, kitaba 2009'in son haftasında başlayıp bitirmeden için araya iki kitap sokmam. (Elif Şafak kitabını görünce aldattım onu.) Çok sıkı bir takipçisi olduğum söylenemez ama her "Uykusuz" aldığımda okumadan geçmezdim köşesini. Köşesindeki yazılardan derlenen bu kitabı da çok severek ve çok eğlenerek okudum. Gözlemlerini, özellikle insan davranışları üzerine olanlar ve bunları anlatış tarzını gerçekten çok beğendim. Otobüs yolculuklarında gülümseyerek hatta bazen suratımı kitaba gömüp bir süre sessiz kahkahalar atmaya çalışmama sebep oldu.
Yukarıdaki alıntı yaptığım bölümde de çok güldüm ama kendi halime, çünkü ben de aynı şeyi yaptım fotoğraf konusunda. Benim de güzide makinemin çektiklerini tarih sırasına koyarsam aynısı oluyor.
Portreler, televizyon ekranı, kendi ayaklarım :)
7 yorum:
aynen vallahi;potre,çayır çimen,ve sadece oğluşun ayakları
okuyucuların kültürel yaklaşımları bu kadar.
ota boka yorum atarlar, bu kadar güzel, kültürel açılımlara duyarsız kalırlar. Tebrik ederim.
sevalcim;kapı dışarı edene kadar anlamlı ve anlamsız yorum yazarım ben:)
Hepinizin başımın üzerinde yeri var efendim :)
Creep kültürel olmamızı bekleyince biraz kasıldım ama, yine de içimden geçeni yazmadan geçmeyecegim. Diyeceğim "değişimler" üzerine. Birgün bir yerde hayatın unsurlarını değiştiremeyeceğimizi,fakat bizim o unsurlara, yaşanmışlıklara yaklaşımımızı pekala değiştirebileceğimizi okudum. Bu bakış açısı çok hoşuma gitti.Şimdi ne zaman hayatımdan şikayetçi olsam, değiştirebilecek olduğum noktadan işe başlıyorum, kendimden. Ama öyle saçla başla değil,yaşam tarzımla başlıyorum.
Yalnız şu sıralar ayaklarımın fotoğrafını çekmeye başladığımı da sayende öğrendim Seval, bu çok mu kötü ola ki ;)
Sen yine bir yanından tutup değiştirebiliyorsun. Ben hiç birini değiştirmeyi başaramayanlardanım. Her denemem fotoğraf retrospektifim gibi sümükleşiyor :))
Ayak fotoğraflarına gelince bence estetik birşeyler bile çıkabilir devam edersek. En azından ayak fetişistlerini memnun edecek karma bir sergi yapabiliriz :)
ödülün var beklerim:)
http://caylakkalem.blogspot.com/2010/01/odul-aldm.html
Yorum Gönder