23 Ağustos 2010 Pazartesi

bişeyler bişeyler

güzel sayılabilecek bir hafta sonuydu. yeni koltuklarımız geldi en sonunda ama koltukları annem, ben ve E.T. dışında kimse beğenmedi. hele babam o kadar çok söylendi ki bir an onu koltuklardan birinin altına sokup üzerine oturmak geldi içimden. hem hiç bir şey yapmayan hem de her yapılana sonsuz dır dır eden bir adam benim babam. bazen çok sinir bozucu hatta kırıcı oluyor. bu yüzden bir daha evle ilgili hiç bir şey yapmama kararı aldım.

cumartesi bir yandan o'na söylenip(tabi ki içimden) bir yandan iftar için fırında makarna yaptım.yalnız beşamel sos yapmak çok 'sitres'li bir iş çok gerildim topak olmasın falan diye başıma ağrı girdi. :) Ama nihayetinde güzel bir iş çıktı ortaya özellikle kardeşim çok beğendi. hoş şu dünyada yaptığım yemeklerle mutlu edebileceğim yegane insan da o sanırım. ne yapsam seviyor. ya da ben üzülmeyim diye numara yapıyor

pazar günü saat birde kankamın telefonuyla uyandım. biraz erken kalksam daha iyi olacaktı aslında arkadaşımıza iftara davetliydik. kalkıp mahvolmuş kırmızı ojelerimi sildim, duş aldım, saçımı şekle şemale soktum (bu arada saçlarımı bir süre daha boyamazsam nine diye seslenebilirler bana), öf ne giysem diye dolabı didikledim durdum. en sonunda annemin aldığı ama hiç giymediğim hatta üzerime bile tutup denemediğim etek-pantolon gibi bir şeye aşık olup bayıla bayıla giydim. çıktım yola düştüm derken sanırım akşam dört- dört buçuk civarında fatih'te arkadaşımızın evindeydik. oje bile süremedim.

biraz dertleşme faslı, the blind side filmi, güzel bir iftar yemeği, üçümüzün zor zor sığdığı küçücük balkonda oturup, muhabbetin yanında sigara üzerine sigara içme faslı derken o gece aramıza katılamayan, ninja kaplumbağaların dördüncüsü  arkadaşın gece 12'de gelen telefonu, sultanahmet'te çay, muhabbet, kahkahalar. "iyi ki arkadaşlar var yahu" cümlesini tekrarlamak, sahur ve uyuymama, sonrasında uyanamama sorunsalı.

bir de bizim orada yani bizim mahallede çok rahatsız etmediği için farketmemişim ama ramazan davulu çok feci bir şey. ölmesi gereken adetlerden birisi zannımca. sanırım fatih gibi bir yerde yaşasam davulcu katili olurum.

ve günlerden pazartesi.

bazı sabahlar -ki yüzdeye vuracak olursak %99.9-  deli gibi ağlamak istiyorum. o kadar bezginim ki gideceğim yollar, bineceğim otobüsler, insanların arasında olmak, aynı iş, aynı tantana hepsini birden düşünüyorum ve o kadar sıkılıyorum ki. böğüre böğüre ağlamak istiyorum. hele ki güzel zamanlar geçirip ardından aynı mutsuz hayatın içine balıklama dalıyoruz ya... ben ki müziksiz tuvalete gitmem bugün tek bir şarkı bile çalmadım. pek keyifsizim. sağ dirseğimde çıkan ve canımı acıtan devasa sivilceden bahsetmiyorum bile.

pööööff!! çok şeyi değiştirmem lazım hayatımda ama ne gücüm, ne özgüvenim, ne cesaretim, ne de umudum var.


"ama arkadaşlar iyidir"

başı bir boka benzemese de güzeldi hafta sonu.

3 yorum:

guguk kuşu dedi ki...

bilmem ki, sadece kendini değiştirmen, hayata bakışını değiştirmen tek başına o pek çoook şeyin değişmesine neden olur mu ki?

geveze baykuş dedi ki...

iyidir ya, eksik olmasın onlar hiç... özledim len ben gene.

SeV@L dedi ki...

guguk kuşu ; işte ben değişsem de geri kalan her şey aynı kalacak. O aynılık beni de aynı hale getirecek. O yüzden hiç bulaşmamalı. :)

Baykuşum; sen buralara uğrar mıydın yahu :) Ben de özledim ben de ben de :)

Ay lav yu Baykuş :)