18 Haziran 2010 Cuma

Bir kediyle yaşamanın en kötü yanları nedir biliyor musun?



O'na her baktığında "neden dünyaya bir kedi olarak gelmedim" diye isyan ediyorsun.  İstediğinde çekip gidebilme, herkesten ve her şeyden -üstüne üstlük tek bir açıklama yapmadan- kaçıp saklanabilmesine, hiçbir şey olmamış gibi geri dönmesine, kendini sevdirebilme yeteneğine özeniyorsun. Dün sana tırmık attı diye onu sevmemezlik etmiyorsun. Hiç bir zaman O'nu sevmen için özel bir çaba da harcamıyor, kedi olması yetiyor.. 


Sen deli bir koşuşturmacanın orta yerindeyken, O evin içine giren dikdörtgen bir ışık huzmesinin içerisinde aylak aylak yatabiliyor saatlerce. Top şekline getirilmiş bir poşetle deli gibi eğlenebiliyor.


Dönüp kendine bakıyorsun, ne istediğin zaman kaçıp gidebiliyorsun, ne yalnız kalıp kafanı dinleyebiliyorsun. Sürekli çalışmak ve bir saniye bile durmamak zorundasın. Çevrendekilerin gönüllerini hoş tutmak zorundasın. Hadi her şeye boşverdin kaçıp gittin. Biraz dinlenmek biraz durulmak istedin. Döndüğünde kimse seni sevmiyor. Seni sevmeleri için zaten binbir takla atman gerekliyken çekip gidersen, elbette döndüğünde kimseyi bulamıyorsun. 


O deli koşuşturmacayı durdurmak için ufak tefek tatiller yapmaya çalışıyorsun, gezip/ tozup eğlenmeye çalışıyorsun, aydınlanmak için kitaplar okuyorsun falan ama sonunda görüyorsun ki onların hiç birisi sana pencereden içeri süzülen dikdörtgen ışık huzmesi içinde yatan kedinin huzurunu vermiyor. 


Sen bir tatlı huzur için Arabesk filmindeki Müjde Ar gibi; "Nirvana nereye düşer ?" diye önününe gelen kahvehanelere sorup, Müjde ile aynı cevabı almaya devam edegör. Kedi hayvanı ise o tatlı huzura bulanmış bir şekilde kucağında uyusun. 


Bir kediyle yaşamanın en can sıkıcı yanı bu işte; adamlar çözmüş olayı abicim! Hepsinin içinde biraz Mevlana'lık var. Ya da ne bileyim her biri biraz Salvador Dali, o olmadı Hakan Şükür, aslında her kedi biraz yerli Messi. Her kedi Sokrates'i, Einstein'ı donunda sallar arkadaş. 








Not; Dünya'ya bir daha gelsem sevgilim arar bulurum yine seni seve... Ay bu değildi söyleyeceğim. Dünya'ya bir daha gelsem herhangi bir kedi değil, Şeker olmak isterdim. Çünkü beni en çok kıskandıran kedi O'dur. 


Çok özledim kızım seni bea. 

3 yorum:

Phantom of the Cinema dedi ki...

Köpek: " sahibim dünyanın kralı olmalı, bana çok iyi bakıyor, sürekli beni besliyor"

Kedi: " ben dünyanın kralı olmalıyım, sahibim bana çok iyi bakıyor, sürekli beni besliyor"

İşte sırf bu kafa uyuşmazlığı yüzünden köpekçiyim arakdaşım. Ha hiç köpek beslemedim. Ama 4-5 yıl sonra planlarım tutarsa bir Avustralya Çoban Köpeği ile yaşamanın kolaylıklarını anlatan yazımı blogumdan okuyabilirsin.

Bu arada uzun süreli sessizliğimi de seri yorumlarla bozmuş bulunuyorum. Tatil bitti...

SeV@L dedi ki...

:) Daha önce bahsetmiştin blogunda Avusturalya çoban köpeği hayalinden hatırlıyorum. Hakikaten çok güzel bir köpek. Ben de aşık olup baya araştırmıştım kendilerini. :)


Biz köpek de baktık daha önce, kuşlarda gelip geçti evimizden. Ben ayırmam hepsini severim :)

Ama kediler başka. :) Belki de o bencil halleri insanı bağlayan. Nasıl ki bizi dötüne takmayan insana sırılsıklam aşık oluruz. Heh öyle birşey. :)

geveze baykuş dedi ki...

ben dünyaya bi daha gelsem ceviz olurum, bil bakalım niye?
ah be, seval kız, senesi geldi tontonların şimdi cennetteki yavrular kaç olmuştur?