22 Haziran 2010 Salı

Ben görüyorum. Duyuyorum. Konuşuyorum.

25 yaşındayım. İşletme bölümü ön lisans mezunuyum. Beş senedir özel bir şirkette muhasebeci olarak çalışıyorum. Fakirlikle, orta hallilik arasında gidip gelen bir ailede büyüdüm. Bir ağabeyim, bir de erkek kardeşim var. Annem ilkokul mezunu bir ev hanımı, babam lise terk bir inşaat ustası. 


Biz geniş bir aileyiz. Halalar, amcalar, dayılar, kuzenler, gelinler, torunlar her zaman bir aradayız.  Otuz yılı aşkın bir süredir annemin ailesi de, babamın ailesi de aynı semtte ikamet etmekteyiz. Köyümüz sayılır bir nevi.


Biz her ne kadar o zamana yetişemesek de anlatılanlardan ve fotoğraflardan biliyoruz ki o semtte bugünkü gibi binlerce değil yalnızca üç beş ev varken,"komşuluk" çok değerli bir şeymiş. Beraber yenilir, içilir ve beraber eğlenirmiş insanlar, beraber ağlarlarmış. Bugünkü durumun tam tersine insanların Kürt, Alevi ya da bir tarikattan olup olmamasına bakılmazmış bir kap yemeği paylaşırken. 


Ben evimizde hiç bir zaman bir insanın dini ya da kökeni hakkında konuşulduğunu, ya da siyaset üzerine bir konuşmayı hiç duymadım. Siyasetten uzak yetiştirildik. Ben ki babamın gençliğinde meydanlarda sol sloganları attığını, otuz yıl sonra buluştuğu arkadaşından öğrendim.


İki - üç sene öncesine kadar Kürt'lüğün, Alevi'liğin bizi birbirimize düşüren bir sorun olduğundan habersizdim. Habersizlik de denemez aslında ben böyle bir ihtimali kabul edemedim. Babamın en yakın arkadaşı Kürt'tü. Benim en yakın arkadaşlarımdan birisi Alevi ve her gördüğümüzde muhabbetle sarılıp kucaklayan teyzede öyle. Nasıl ve ne sebeple onları ayrı görebilirdim ki? 


Doğu'da teröristlerin beşiğinde kurşun sıktıkları bebekler de Kürt'tü. Teröristlerin köylerini basıp katlettiği o adamlar, kadınlar da Kürt'tü. Biz onlar için günlerce göz yaşı döktük. Doğu'nun insanları birer birer köylerinden göç etmek zorunda kaldıklarında "terör" yüzünden, biz onlar için de üzüldük. Ve onlar kadar canımız yandı. 


Bu ülkenin başına geçen insanların anlamadığı bir şey var. Kürtlük, Alevi'lik değil,bizim derdimiz.1984 yılından beri devam eden ve birileri kıçlarını koltuklarından kaldırmadan sadece konuşup dururken, masum canların hiç uğruna toprak olduğu terördür. 


Düşünün, 26 yıl. Bu ülkenin başına kaç insan geçti bu yıllar boyunca. 26 yıl.... binlerce ölü.. 


Daha bir aylıkken teröristler öldürmeseydi o bebeği, bugün 26 yaşında olacaktı. 


İnsanlar ak ile karayı birbirine karıştırmış durumda. Bunu anlamak için ne çok akıllı olmak gerekiyor ne de her kitabı okuyup hatmetmek. Sadece bakmak ve görmek gerekiyor. Kimse söylemedi bunları düşünmem gerektiğini.


Ben görüyorum. Duyuyorum. Konuşuyorum. 


Ne sağcıyım, ne solcuyum, ne Kürt'üm, ne Alevi, ne vatan düşmanı, ne de din, ne gericiyim ne de her türlü özgürlüğe evet diyen birisi. Fanatizm, körü körüne bağlılık en büyük aptallıktır benim gözümde.Ne vatan, millet, Allah, kitap deyip de insan katledenlerden, ne de özgürlük düşleri kurup başka insanların inançlarına küfredenlerden olabilirim.    


İnsan sırf Müslüman ya da Hristiyan doğdu diye hiç sorgulamadan dini bile kabullenmemeli.  


Ben 25 yaşında, ülkesini her rengiyle çok seven ama bu ülkenin güneşli günler göreceğine dair inancını kaybetmiş bir insanım. 


"İnsan"ım. 



6 yorum:

manu dedi ki...

l love this girl.

Phantom of the Cinema dedi ki...

Güzel bir yazı olmuş. Altıma imzamı atabilirim. O derece de sahiplendim. ama inancını neden kaybettiğini anlamadım sadece.

Hayatımda daha hiç kimse için, kürt, alevi diye bir etiket de yapıştırmışlığım yoktur. Hangi arkadaşım Kürt hangisi Alevi hangisi hristiyan, hangisi ateist, hangisi hacı bilmem pek. Muhabbetim o noktaya gelmez. Hadi abartmayayım çok din konusuna illa geliyor konu benim durumum hasebiyle.

Fakat dediklerine katılıyorum işte, PKK'nın yaptıklarını Kürtler yapıyor diye lanse etmek bu ülkeyi bölmektir. Üstelik bunu yapanlar da "Vatan bölünmez" diyen Türkler çok ironik değil mi?

Ama son kısmı anlamadım. Neden inancını kaybettiğini. Bence inancını kaybettirecek bir durum olmamalı. Sen aynen böyle devam edersen bu ülke düzelir elbet. Yeter ki insanları etiketlemeye başlamayalım.

SeV@L dedi ki...

Geçmişe bakıyorum karanlık, geleceğe bakıyorum karanlık. Şimdiye bakıyorsun karma karışık.

Nasıl çıkarız ki düze?

. dedi ki...

Ben dün öğrendim adını.Bunun adı kalleşlik.
Elife baktım.Anlatıyordu.Kürttü.
Ama kalleş değil.
Ayrımcılık ne dinimizde ne de Atamızın öğretilerinde vardır.
Bunun adı kalleşlik.

. dedi ki...

CANIM MİMLENDİN..

Defter-i KebiR dedi ki...

Yazdıklarında çok haklısın ve ne yazık ki ülkemin siyasi geleceğinin pozitifliğine dair ümidimi sanırım bende yitirdim!