4 Mayıs 2010 Salı

Vesaire, Vesaire

- Unutamamak değil problemim. Hatırlayamamak beni delirtiyor. Yolda görüp selamlaştığım, ayaküstü sohbet ettiğim birinin adını hatırlayamamak. Daha önce okuduğum bir kitabın adını, yazarını, bir cep telefonum olduğunu hatırlamamak v.s. v.s.

Unutmak kolay iş benim için hatta hiç olmamış gibi davranmak. Ama hatırlamak, işte o konuda çok kötüyüm.

- Gece dönme dolabı çalıştırıp binen ve kapatacak kimse olmadığı için sabaha kadar dönme dolapta kalan lunapark bekçileri vardı hani. Onlardan biri gibi hissediyorum kendimi. Bende biri gelip durdurmazsa ölene kadar döneceğim. Ben de en az onlar kadar aptalım. (Sanki. Gibi gibi. Onun gibi bir şey)

- Ben eskiden güzel çıkardım fotoğraflarda. Şimdi ise tam tersi. Elimde olsa son iki sene içerisinde çekilmiş tüm fotoğraflarımı yok ederim. Beni iyi hatırlasınlar diye.

- Çok soğuk bir kış günüydü. Çok üşümüştüm zaten, ayaklarım ıslanmıştı, sonra trafik sıkıştı. Sonra ben ağladım. Trafik sıkıştı diye eve gidinceye kadar ağladım sessiz sessiz.

- İyilik yapılıp denize atılan bir şeydir, her ne kadar bunu bilsem de karşılık beklemeden edemiyorum. En çok bu yüzden üzülüyorum. Hatta bu kadar üzgün olmamın sebebi beklentilerim.

- Bir kaç kitap siparişi verdim. En sonunda Bit Palas'ı okuyabileceğim. Kime sorsam yok. Yok satan bir kitap mıdır ? Nedir ?

- Beni Kör Kuyularda Merdivensiz Bıraktın'ı Timur Selçuk söyleyince bozuk bir plak çalıyormuş gibi hisseden bir tek ben miyim acaba? Munir Nurettin Selçuk'tan dinlemeli bu şarkıyı. Asıl sahibinden.

Beni kör kuyularda merdivensiz bıraktın
Denizler ortasında yelkensiz bıraktın
Öylesine yıktın ki bütün inançlarımı
Beni sensiz bıraktın, beni bensiz bıraktın

- Bir film ya da dizi izlerken karakter aptalca bir şey yapacağı zaman kanal değiştiriyorum. Sanki ben kanalı değiştirirsem yapmayacak o aptallığı. Keşke olsa öyle bir şey. Biri aptallık etmeden bizi durdursa, "pause" tuşuna bassa, geri sarsa, her şeye baştan başlasak.

- Bir şeyler söylediğim insanlar çok kısıtlı olsa da şu an kime söylediğimi hatırlamıyorum ama "çimenlere yayılasım var" dedim. "Çıplak ayak dolaşasım." O da bana "Keneler çıktı gidilir mi hiç çayıra çimene" gibisinden bir şey söyledi. İçimden küfür ettim kendisine büyük ihtimalle. Kesin Mustafa abidir konuştuğum.

O değil mi ki hazır kremalı mantar çorbasını, mantardan zehirlenirim diye yemeyen.

- Nev yeni bir albüm yapsa da dinlesek.

- Söylemediklerimden ziyade söylediklerim için pişman oluyorum çoğu zaman.

- Biraz susmalı.


- Bu da haftanın kedisi olsun.



Yağmurlu bir sonbahar günü bir fotoğraf çekimi süresi gelip geçti hayatımızdan. Ve hayatımıza gelip on sene kaldıktan sonra geçip giden kedimize benzerliğiyle hep kaldı aklımızın bir köşesinde .jpeg haliyle.

6 yorum:

creep dedi ki...

her blogda bir kedi kusma geldi bana artık.
bu kadar çok kedi seven bir blogger sadece tr'ye has bir şey sanırım.
Nev konusunda sana katılıyorum, kardeşim.

SeV@L dedi ki...

Bu bloga okumamakta, okumakta özgür olduğunuz kadar özgürsünüz efendim.

Birilerinin keyfine göre değil kendi kafama göre kullanmadıktan sonra neyleyim blog alemini.

creep dedi ki...

ama ben seni okumayı çok seviyorum.
Biraz daha az kedi lütfen.:)

. dedi ki...

Sazlıklardan havalanan
Bir ördek gibi sesin
Ürkek, şaşkın, kararsız duyuyorum
Ve sen bir gökkuşağı kadar güzelsin
Rengarenk ve az sonra gidecek
Görüyorum.
Ve ben yağmurlar altında
Bir yolcu ıslak,yorgun,tutkulu
Yürüyorum.
Sensiz ben yolumu bulamam
Haykırmak istiyorum konuşamıyorum
Konuşursam gözyaşlarını beni boğacak
Biliyorum, duyuyorum, görüyorum
Konuşamıyorum.
Bu ayrılık akşamında
Sen sustuğuma bakma
Konuşmaya gücüm yok beni anla...
Söyleyemediklerimi
Bak gözlerimden anla
Her zaman yanımda kal hiç bırakma...


çok güzel değil mi...
konuşamıyorum,konuşamıyorum,konuşursam gözyaşlarım beni boğacak...

SeV@L dedi ki...

Ben çok severim bu şarkıyı Masalcım :)

Aylak Kedi dedi ki...

Öylesine yıktın ki bütün inançlarımı
Beni sensiz bıraktın, beni bensiz bıraktın

sen beni öldüreceksin seval, nasıl bir kedi o yaç.. nasılllll