24 Mayıs 2010 Pazartesi

:'(

Ağlamak istiyorum. 


Cuma gününün ertesi iki gün tatil olduğu için eve sevgi kelebeği, neşe topu, mutluluk güllesi şeklinde gittim. Çünkü bu hafta sonu için planım hiçbir şey yapmamaktı. 


Ama gel gör ki; Cumartesi günü şöyle yan gelip yatmadan evvel bizim odaya biraz çeki düzen vereyim diye sabah onda başlayan temizlik serüvenim akşam onda mutfakta bitti. Nefret ediyorum kendimden ve bu takıntımdan. 


Tek kârım gece yorgunluktan gece dörde kadar uyuyamayınca izleyebildiğim birkaç bölüm dizi ve iki film oldu.


Pazar günü sabah dokuzda bir curcunanın içine uyandım. Zaten gün ağarırken de Zekai beyin dışarı çıkası gelmiş ve uyandırmak için beni seçmişti sağolsun. Suratımda dolaşmasını kaale almayınca başucumdaki sehpadan küpelerimi ve gözlüğümü attı baş belası. Sonra işin yoksa tekrar dal uykuya bir o yana bir bu yana dönerek diyeceğim ama dönemiyorum bile bir o yana bir bu yana. Çünkü bir yanıma Fındık, bir yanıma Pıncır yatmış. İşkence gibi.


Yorgun bir günün ardından geç yatmışım zaten, kargalar bile kahvaltılarını etmemişken zibidi bir kedi tarafından uyandırılmışım. Zor bela uyumuşken tam bir curcunanın içine uyanmışım. Peki o pazar gününden hayır gelir mi insana? 


Gelmez.


Annem sağolsun ufacıcık bir halıyı yıkayası geldi kahvaltıdan sonra. Ama "ah belimm, ah kolum" inlemeleriyle işi bana sattı yine. Peki temizlik maddeleriyle bir kere buluşan Seval insanı o saatten sonra durdurulabilir mi? Mümkün değil.


Hazır bahçeye çıkmışken şurasını düzeltelim, burayı toparlayalım şunu yapalım derken, öğlen çıktığım bahçeden eve girdiğimde saat dörttü. Ben girdim komşu teyzeler bahçeye geldi oturmaya bir duş alıp, onlara çay yapıp bir şeyler hazırladım verdim bahçeye, tam kıçımı yere koyduğum an kardeşim "abla ben açıktım" sözüyle tepemde bitti. Onu da doyurdum tam kıçım huzur buldu, en sonunda yer görecek artık derken, babamın kahveden eve gelesi tuttu. Evin anası dışarıda komşularla lak lak halinde olduğu için babayı doyurmak da bana düştü. 


Neyse onu da hallettim, çıkan bulaşıkları makineye yerleştirdim, mutfağı derledim topladım. Koca bir kase yeşil eriği kucağıma alıp bilgisayarımın karşına oturdum. Bir müzik listesi bile hazırladım. Okuduğum Bit Palas ve Gizliajans kitaplarını yazacaktım. "10. Elif Şafak - Bit Palas" başlığını attım. Telefon çaldı. 


"Seval yardım!" diyen karşı komşumuz. (Süpermen'im sanki anasını satayım.) Gittim bebek bakıcılığı yaptım bir saat. En sonunda başaracağım kıçımın üstüne oturmayı diye uça uça eve gidiyordum ki ben oradayken bizim eve misafir gelmiş. Onlar oturup dururken bir posta daha misafir geldi. Ufak misafirimiz her zamanki gibi "kaaayuuuu" diye tutturdu. Kıçıma yer görmek "kayu" izlerken nasip oldu ancak. 


Gece birdi galiba yattığımda. "lay lay lay lay kayuuuu kayuuuu" diye şarkı söylüyordum içimden. 


Bu aptal yazıyı bitirirken söylemek istediğim bir kaç şey var; "Bu Calliou 'yu yazanın da çizeninde yayınlayanın da Allah bin belasığını virsin" 


Ayrı eve çıkmak istiyorum ben ya.. ühü.. Ayrı kıtaya, ayrı ülkeye... Mars'ta yaşayacağım ben bundan sonra. 


Bi huzur verin lan!!!








28 yorum:

Phantom of the Cinema dedi ki...

Okurken bile yoruldum... Çok enerjik biri olmalısın diye de yorumumu yapayım...

ebruli günce dedi ki...

Upssss...

. dedi ki...

Sev@l;
başım döndü..
p.o.t.c'ye bir sorum olacaktı;cevap verirse memnun olurum:
analytics ile ilgili postunu okudum.Bende yapayım dedim..Yalnız verilen kodu ,şablonda tam nereye yapıştırıyoruz:)))
açıklayarakta cevap yazarsan mutlu olacağım..Şimdiden teşekkür ederim:))

Phantom of the Cinema dedi ki...

Evet eğer kağıt ve kalemleriniz hazırsa sizlere bugün özel Analytics tarifimi verecem,
Analytics'ten aldığımız kodu, şablonumuzdaki
"/body" kısmından hemen öncesine yapıştırıyoruz.

Afiyet olsun

SeV@L dedi ki...

Onur bey bir soru da ben sorabilir miyim o bahsettiğiniz "/body" kısmının hemen öncesi neresi ? :)

Aylak Kedi dedi ki...

sevaliiim ben hafta sonu hiçbi şey yapmadım, oh yaa :))

Phantom of the Cinema dedi ki...

Evet Seval hanım, öncelikle bu güzel soruyu bana sorduğunuz için... Neyse geyik yapmayacam senin blogunda, sana ayıp, sonra çok cıvıklaşacak blogun.

HTML şablonunu açtığında şablonun en altındaki iki satır sırasıyla /body ve /html olacak. İşte sondaki iki satırın hemen önüne yapıştırmak gerekiyor.

Başka soru varsa daha da yardımcı olurum.

(uzun süre ciddi oldum bence beni tebrik etmelisiniz)

SeV@L dedi ki...

Onur bey ; Açıklamalarınızla bizi aydınlattığınız için teşekkür ederim :)

Blogumun da ciddiyetini bozmadan yaptın bunu üstelik :)


Kedicim; senin kuyruğuna basacağım şimdi. :)) Git beni daha fazla delirtmeden :)

. dedi ki...

phantom of the Cinema;size kısaca
p.o.t.c dememde bir sakınca var mı..Verdiğiniz bilgilerden ötürü çok teşekkür ederim..Yaptım,Oldu..:))
Size ciddi olmak hiç yakışmamış ayrıca..

Phantom of the Cinema dedi ki...

en kısaca Onur bile diyebilirsin bence. Hiç sakıncası yok. Ama "siz" demezsen daha müteşekkir olurum ( dikkat ettiysen artık kendimi kontrol edemeyip daha da ciddileşiyorum. İçime Sezen Cumhur Önal kaçtı yine. Yetişin)

. dedi ki...

Onur;
aslında bende çok ciddi değilimdir de.. Sezen Cumhur Önal'dan olsa gerek..

Phantom of the Cinema dedi ki...

Evet bence de Sezen Cumhur Önal'dan hep...

Seval kusura bakma ya yine içine ettim galiba senin bu yorum kısmının. Çok alakasız şeyler yazdım :) Ama hep o içime kaçan Sezen Cumhur Önal yaptırıyor bunları. Bir renkli telivizyon daha vereyim bak kendimi affettirmek için.

SeV@L dedi ki...

Ah Onur bey, ne demek efenim, ne kusuru. Aynı şeyi bende sizin blogunuzun yorum kısmında icra ediyorum. Siz de benim kusuruma bakmayın o zaman. Bakmayalım kusurlara.

//İnsanlar el ele tutuşsa hayat bayram olsaaaağğğ/ bir taşı, kelebeği sevin yeter lay lay laay//


Bu arada televizyon değil de bulaşık, çamaşır makinesi falan hani onlar gibi bişey olsa çeyizime koyardım. :P

Phantom of the Cinema dedi ki...

Bir Ayşecik hayranı olarak tebrik ediyorum yukarıdaki yorumunda verdiğin sosyal mesajdan dolayı seni.

http://www.vidivodo.com/172097/hayat-sevince-guzel

İzledim ve yaşama amacımı tekrar anladım şimdi. Az sonra Taksim meydanına çıkıp bir raşı sevecem galiba, kendimi daha fazla tutamayacam. Kelebek bulmam zor ama taş bulurum diye düşünüyorum.

Çeyiz konusunda da yapabileceğim bir şey yok. Belediyenin dev ekranlarını insanlara dağıtan üç kağıtçı bir kampanyatörüm ben. Belediyenin çamaşır bulaşık makinesi olsa taksim meydanında inan onu da verirdim de elimizde imkan yok...

Phantom of the Cinema dedi ki...

Hemen düzeltme yukarıda "raşı" derken yazar orada "taşı" demek istiyor...

Phantom of the Cinema dedi ki...

Hemen düzeltme yukarıda "raşı" derken yazar orada "taşı" demek istiyor...

SeV@L dedi ki...

Sev kardeşim git sev dağı taşı. :)

Hatta iş çıkışı bende geleyim Taksim'e. "hayat sevince güzel" şarkısını söyler filmdeki gibi dans ederiz beraber. :))

Beyaz eşya konusunda senden hayır yok demek ki seçim zamanını bekleyeceğim ben :)

Phantom of the Cinema dedi ki...

Tamam ben mahallenin kasabıyla berberine de haber vereyim. Manavla zaten heykelin orada buluşacaz. Nemrut yaşlı teyze otobüsle geliyor. Hmm dur bakayım başka kim vardı. Heh haylaz mahalle çocuğu... Onun yerine 2 tinerci kaparız. Hayat Sevince Güzel dansı için tüm şartlar yerinde. Esnaf eğer sıkıntı yaratmazsa bir Ayşecik havası estirebileceğimizi düşünüyorum.

Ama uyarayım herkes seveceği taşı kendisi getiriyor. Ondan sonra danstan önce " vay efendim benim sevebileceğim bir taş yokmuş burda, ben kelebek sevecektim de hiç kelebek yok" demeyin bana. Taşınızla gelin...

. dedi ki...

Sanki başka işim yok..Oturdum burda yorumları okuyorum haa:))
Ve de gülüyorum..

SeV@L dedi ki...

Ben şimdi koreografiyi çalışmaya başlıyorum o zaman. Ayşecik'i ben canlandırmak isterim. :)

Ama bir sorun var kafama takılan esnaf bizi taşlamasın o taşlarla ? :)

Phantom of the Cinema dedi ki...

O kadar büyük bir sevgi yayacaz ki, bütün Taksim esnafı el ele tutuşup yanımıza gelecek bence. Köşedeki çevik kuvvet bile kendini kaptırıp dansa katılacak bence.

Sorun çıkacağını sanmıyorum. Sen eğer Ayşecik olacaksan ben de o Münir Özkul'dan gece gündüz küfür yiyen sarı saçlı velet olmak istiyorum. Sakalları kesince otobüsteki teyzeler çocuk muamelesi yapıyor zaten. Bence ben bu rolün altından kalkabilirim. Sen de Ayşecik olmayı başarabilirsin inanıyorum sana... Ben şimdi bizim mahallenin delisinden kıyafet alayım, onun kıyafetleri benim rolüm için daha uygun.

SeV@L dedi ki...

Ayşecik olurum yüzünüzü kara çıkartmam. En az onun kadar iyi dans ederim ben zaten. Sesim de güzeldir. :)

Daha şimdiden içim kıpır kıpır, sevgi pıtırcığı gibiyim.

Hayat ne güzel, vapurlar falan :)

(Yalnız aramızdaki geyiği halka arz ettik iyice. :))

Phantom of the Cinema dedi ki...

Evet bundan sonra geyikleri şifreli yapalım bence de. Almanların kripto aletlerinden görmüştüm e-bay'de. ikinci dünya savaşından kalma. 1000 dolar civarı bir şeydi. Dur siparişi vereyim ben...

SeV@L dedi ki...

:)) Akıllı adamın hali başka tabi koca müyendis. Bence de öyle yapalım. Sen ver siparişi hemen. :) 1000 dolar birşey değilmiş be :)

Phantom of the Cinema dedi ki...

-şifrelenmiş geyik-

agjhdaad askjda nxva shqqw klwjn nasbda bsajsa asdj nasdjagdqı asjdqaj bfajjjqd bnsqjb nasbdqıen bdakdjsgqw asakkhqw akjfhwıef kqjqkkqj sqkrhjqr sdajgasfju nsbajf jkfbak...

-şifresi çözülmüş geyik-
ehehe sipariş elime ulaştı. Kullanma kılavuzu yokmuş. Bankadan kredi aldım, seni kefil gösterdim, üstümde de hiç para yok, 1000 doların varsa sizin eve gelecek olan memura versene, ben param olunca kira öder gibi öderim sana...

SeV@L dedi ki...

Son yorumumu yapıp yollara düşüyorum;
Hep derim "arkadaş dediğin ayakkabı gibidir. Arkadan vurur adamı" diye. (bak benim özlü sözümdür bu tüm hakları bana ait) bende 1000 dolar ne gezer. Niye beni kefil gösteriyorsun arkadaşım :)

Hayatın neresi güzel şimdi :)

çaylak dedi ki...

senin haftasonunu okuduktan sonra kendi haftasonumu yazmakta tereddüt ettim :) çok hareketli iki gün geçirmişsin, enerjine diyecek yok... hele yorgunluğun üstüne film ve dizi izleyip dörde kadar oturmak nedir yahu, takdir ettim :)))

SeV@L dedi ki...

Çaylakcım bizim evde yalnız, sessiz ve sakin kalabildiğin, kafa dinleyebildiğin saatler gece bir ya da ikiden sonradır. Bütün kedi ve insan taifesi uyumuş. Meydan bana kalmış oluyor. :)

Ne zaman gündüz ya da akşam vakti film izlemeye otursam zaten misafir geliyor. :)

Zamanı değerlendirmeliydim. :))