26 Mayıs 2010 Çarşamba

Bir Teselli Ver!

Ben genelde arkadaşlarımın %99,99'una, otobüste falan tanıştığım tek porsiyonluk arkadaşlara, teyzelere, amcalara, aile büyüklerine falan psikologluk, Güzin ablalık, ne bileyim işte Haydar Dümen'lik falan yaparım. Ama iş kendi içimi dökmeye gelince kurur kalırım. Pek yetenekli değilim yani içimi dökmek konusunda. 


Neyse efenim ben bir ara aşık oldum ama ilk defa böyle bir garip oldum. Fenalardayım. Gemisi kuvvetli bir fırtınaya tutulmuş kaptan gibiyim. Çünkü ben aşk değil, mantık insanıyım. Karşımdaki adam mantık sınırlarımın dışında. Bu nedenle de iki arada bir derede kaldım. Aşkım, mantığım derken de adamı başkasına kaptırdım. Tabi ben bunları yaşarken en yakın arkadaşlarıma bile hiç bir şey söylemedim. İçimdeki fırtına bitince anlattım halimi. Atlattım içimdeki fırtınaları bir başıma. Tamam fırtına diniyor da ara ara dalgalanıyor insan. Zaten o dalgalı günlerde kıyıya vurdu içimdekiler. Öyle öğrendi arkadaşlarımda. 


Yine dalgalı günlerden birinde, Taksim'de, yine sevgili dostum Burcu tarafından seçilmiş garip bir mekanda üç kız arkadaş bira içiyoruz. 50'lik mi oluyordu büyük olan bardaklar, her neyse onlardan bir tane söyledim. Son yudumu da kafama dikip bardağı masaya bıraktım;


- Ben aşık oldum.  Dedim.


İki arkadaşın da aynı anda yaptığı ilk şey garsona seslenip "bir bira daha alabilir miyiz arkadaşa? " demek oldu. İçince anlatıyormuş bu açılsın biraz daha dediler. İçtim açıldım tabi baya. İkinci 50'lik birayıda içince nasıl açılmayayım.  Anlattım olanı biteni, içimi dışımı. Başka kadını falan anlattım dertli dertli. 


Ben böyle "gitti yiğidim, uçtu elimden, kaptırdım adamı başkasına, aslında olmazdı zaten onla, olsaydı keşke lan ühü ühü " modunda ve fazlasıyla çenesi düşmüşken ben, sevgili dostum Burcu sabırla dinledi beni ve ilk sözü;


- Boşver ya sevişiyordur onlar sadece.  oldu.


Burcu'ya baktım. O bana baktı. 


- ya bi s....r git Burcu. dedim. Nasıl teselli veriyorsun sen ya.. 


Burcu sağolsun o kadar çok güldüm ki bütün aşk acısı bir anda uçup gidiverdi. Duyduğum en ilginç teselli sözüydü.  


O akşam aşk acısından geçtim ama alkolle arası pek iyi olmayan bünyem yüzünden bütün akşamı da Taksim sokaklarında kusarak geçirdim. Akşam sonradan kalabalıklaştık. Tüm arkadaş grubumuz eksiksiz bir araya geldik. Nane-limon yaptırdılar bana. Onlar tabu oynarken ben yattım mindelere uyudum biraz. Geçti. :)


Her şey geçer zaten. Er ya da geç. :)


Bu da böyle bir anımdı. :)



12 yorum:

Phantom of the Cinema dedi ki...

Çok sevdim bu teselliyi. Bundan sonra içki masasında zırlayan " abi nasıl bırakır beni yeaa" diyen adama direk bu sözü yapıştıracam...

"siktir et hacı onlar sadece sevişiyordur"

Bu sözü alkollü bir erkeğe söyleyip de sonuçlarını bloga aktarabilecek kadar yaşabilirsem, ne mutlu bana...

Ayrıca,
Aşk dediğin nedir yani? tamamen kurgu ( küçük çocukların balonlarını patlatan cani amca moduna geçtim). Heves kırıcı olarak yine mesaideyim. Amacım aşk yeryüzünden tamamen silininceye kadar insanlara aşk diye bir şeyin olmadığı telkininde bulunmak. Varsa yoksa mantık. Mantık forever. Viva Mantık. Forsa Mantık...

Bir ilişkiniz olsa, bir müddet kendini kaptıracaktın, sonra ayrılacaktınız, bu aşamada ayrılmak en güzeli olmuş. Hem aşk acısı yaşamış oldun, hem de bağlılık yok. 3-5 yıllık ilişki sonrası ayrılsan belki de 3 ya da 5 tane 50'lik içerdin (yazar burada her bir yıllık anıyı silmek için bir tane 50lik bira içmek gerekezeği varsayımında bulunuyor)

Bir gün blogumda aşkla ilgili hipotezlerimi yazayım belki daha iyi anlatmış olurum felsefemi :)

Aylak Kedi dedi ki...

dost dediğin böyle olur. ben de yok böyle bitane pehh

bütün dibe vuruşlarımız bütün bulutlara dokunuşlarımız aşkla oluyoken, ay nasıl aşk yok diyosun phantom ya, öldürürsün insanı.

Aylak Kedi dedi ki...

dost dediğin böyle olur. ben de yok böyle bitane pehh

bütün dibe vuruşlarımız bütün bulutlara dokunuşlarımız aşkla oluyoken, ay nasıl aşk yok diyosun phantom ya, öldürürsün insanı.

Phantom of the Cinema dedi ki...

:)

(sadece pis pis sırıtan bir adam havası yakalamam lazım. Ağzında pipo, boynunda fular, elinde bir kadeh viskiyle, uzaktan kalabalığı seyrederken pis pis sırıtan adam havası. Hepsi şu yukarıdaki gülen yüzün içinde saklı)

Aşk tek kişilik değildir :) Bana bir tane karşılıklı, birbirini inanılmaz seven ( kesinlikle karşılıklı ama) çift gösterin. Ben de size ne zaman ayrılacaklarını söyleyeyim :)

SeV@L dedi ki...

Onurcum sen bu teselli sözünü alkollü bir ortamda, üstelik de erkek bir arkadaşına sakın söyleme. Daha çok gençsin önünde görecek günlerin var. :))

Ayrıca her ne kadar bende "Varsa yoksa mantık. Mantık forever. Viva Mantık. Forsa Mantık" desemde aşk diye bir şeyin varlığını inkar edemeyiz. İstemesek de var lanet şey!! Dünya kurulduğundan beri hem de.. Bununla başa çıkabileceğimizi sanmıyorum :))

Bir kere karşımızda Aylak Kedicim gibi bir nefer var. :))

Phantom of the Cinema dedi ki...

Kendimi Noel'i yok etmeye çalışan Gringe gibi görüyorum :) Kadir babadan gelsin...

"Yalaaan söylüyorsuun"

Belki de aşk vardır canım şimdi ben d eşüpheye düştüm. Var mı la acaba? Yoktur ama ya... Ya varsa?

SeV@L dedi ki...

Bülent Ortaçgil senin için söylüyor ;

"Aşk var mı?"

http://www.youtube.com/watch?v=gKeou-ccozY

Phantom of the Cinema dedi ki...

Doğrudan bana yazmış adam sanki...

Kaf dağının ardına kaçsa bile aşk var
Yatak çarşaflarına sıkışsa bile aşk var
Yalnız bir titreşim olsa yada bir kıpırtı kalsa
Yine aşk var

Hayır dostum. Sen de yanılıyorsun demek istiyorum Bülent Ortaçgil'e.

SeV@L dedi ki...

Gringe; koskoca Bülent Ortaçgil o :) Hikmetinden sual olunmaz. :)

Phantom of the Cinema dedi ki...

İyi yeaaaa ( ayaklarını yere vura vura kıçının üstünde ağlayan küçük çocuk edasıyla) sizin dediğiniz gibi olsun.

ayça dedi ki...

:)) e keşke sevişen sen olaymışın beeaa :)))

SeV@L dedi ki...

Toprak Anam benim :))))))

Kader kısmet işleri bunlar. Gönül isterdi öyle olsun ama ahh işte kısmet değilmiş :D