7 Ağustos 2009 Cuma

Yarının Önemi Yok, Bugün Bitsin Yeter.


- Yiğit Özgür'ü seviyorum. (Dur ya böyle de garip oldu tanımam etmem ne seveceğim elin adamını. Sapık mıyım ben?) Yiğit Özgür'ün karikatürlerini seviyorum. (heh oldu) Hastasıyım. Çok gülüyorum ona, bir de komik kedi köpek videolarına. Aslında en çok boğazına mikrofon kaçan adama gülmüştüm. Bak aklıma geldi yine gülüyorum.




- Dün gece bir rüya gördüm. Trenle bir yere gidiyorum ama nereye gittiğim konusunda hiç bir fikrim yok. Zaten yolculuk boyunca tek takıldığım yanımda oturan adam. Sürekli "doğru otur!!!" , "kardeşim bana değmeden oturamıyor musun sen?", "çek şu kolunu!!!" şeklinde adamı azarlıyorum. En sonunda adam bana dayanamayıp kalkıyor. Sonra bir kadın ve çocukları geliyor yanıma asıl kabus orda başlıyor.

Dört senelik çalışma hayatımın, üç senesini otobüslerde, İstanbul'un iki yakası arasında sürünerek geçirdiğim için psikoljim bozulmuş durumda. Rüyalarımda bile çemkiriyorum millete. :)


- Hera ne oluyor sana kuzum? Nedir o veda mesajları?


- Çoğu zaman kendimi hiçbir yere ait hissedemiyorum. Hani Yılmaz Odabaşı şiirinde diyor ya "İçimden yollara çıkmak yolculuklara bakmak geliyor/Buralardan böyle ceketsiz kaçmak geliyor" İşte aynen böyle oluyor...


- Sayısal loto oynayacağım bu hafta. Bana çıkacak çok eminim. O zaman dileyin benden ne dilerseniz. :)

- Tabi abartmadan. :P


- Ne kadar çok değiştim. Ne kadar çok şeyden hep başkaları için vazgeçtim. Düşününce sinir oluyorum kendime. Düşünmemeye çalışıyorum. Düşünmüyorum, o halde yokum.


- Deli gibi alışveriş yapasım var.


- Neden arkadaşlıklar yangında kurtarılmayacakların arasındadır? Niye ilk onlar feda edilir?


- Suzan Kardeş söylüyor; "Bir kızıl goncaya benzer dudağın/ Açılan tek gülüsün sen bu bağın" Dinlenesidir. Öneririm.


- Neden kuaför denen insanın elinin ayarı yoktur?Neden o dükkandan kaşlarımız Adile Naşit gibi, kafamız maymun kıçı olup çıkarız? Bir de üstüne para veririz. Yavşak yavşak "aaa çok yakıştı benceaaaa"lara maruz kalırız. Deli miyiz?


- Sanırım içimde okaliptüsler yetişmeye başladı. Şu öksürük yüzünden o kadar çok olips yedim ki herşeyin tadı mentollü geliyor. :S


- Çaycımız izine çıkınca mutfağı en çamaşır sulu şekilde bu durumdan faydalandırayım dedim. İçim dışım çamaşır suyu oldu. Tesadüfe bakın ki çamaşır suyu da okaliptüs aromalı. :S


- Sağ avucum kaşınıyor. Kesin çıkacak sayısal kesin....



- Hera!!! amacın ne kızım senin ?


- Ekim'in ilk iki haftası izinliyim. Tamam deniz, kum, güneş üçlemesi için geç bir tarih ama Sonbaharın en güzel zamanını Sinop'ta bol bol fotoğraf çekip dolaşarak geçirebilirim. Tabi yine bir aksilik çıkmazsa... Çok eminim ki çıkar. Ben izinde evde oturur Martha Stewart izlerim. :)


- Bir ara uyandığım sabahlara lanet okurdum. Öleyim isterdim. O günlerden iyiyim. Ama bir yandan da kötüyüm. Hangi yandan kötüyüm?


- Bir daha dünyaya gelirsem Pıncır olmak istiyorum.


- Zardanadam'dan dinleyelim;




Zardanadam - Tadım Yok (konservehaber.com) - The funniest home videos are here

3 yorum:

astalavista dedi ki...

önce sesini
sonra yankısını çaldırdın şu beton ormanında
bu kent de tükürdü aşklarına
kal orada!
artık hiçbir şeyden kurtulamazsın
ıslanmışsın bir kere oğlum
yaş gününde
kuruyamazsın.YILMAZ ODABAŞI

başkadır onun gözünden aşk,
gönlümde aşk yaralarını sardığım şiirleri,isyanlarıma merhem.
hayat garip,insanlar garip,
hele mutlu oldukları şeyler bile garip.
bugun bitsin.yarın olsun.
ama yarın bitmesin.en azından kendi çıkarlarım için azcık uzun sürsün.

herkes kırılamaz
ipince bir dal olmak gerekir
kırılmak için

ama dünya kütüklerin...

ağlayamaz herkes
ağlayabilecek kadar büyümek gerekir

dünya ise küçüklerin...

sevemez herkes
bir orman olmak gerekir sevmek için

bak ki dünya çöllerin...

ve vakur bir damla olmak
dalga için

katılmak okyanusa aşk için,isyan için...BUDA YILMAZDAN TEĞET.
iyi haftasonları Seval'im.

ayça dedi ki...

saçına ne yaptın ?

Anonymous dedi ki...

"Çoğu zaman bir yere ait hissetmiyorum kendimi" demişsin...
Çağıran bir ses vardır bizi seslenen... İçimizden ya da dışardan gelir. Baştan çıkarıcı Sirenelerin çığlıklarına kapılıp kayalıklara doğru gitmemeliyiz. İç sesimiz ait olduğumuz adaya çağırır bizi ITHAKA'ya. Yaşamak... O yere, o adaya doğru giden uçsuz bir yolculuktur. Belki de ITHAKA hiç yoktur. Genede gençliğimizi,sevgilerimizi,ölgün sevinçlerimizi peşimize takıp oraya doğru yola çıkmalıyız. Sokakları olmayan, hiç kimsenin pazara çıkmadığı, çitleri olmayan, ihtiyar bir çift baykuşun yaşadığı adaya o yere ... Odessus öyle yapmıştı...
FEDRUS