Patronlarım sağolsunlar düşünmüş ve taşınmışlar, demişler ki; "bu kızcağız teee İstanbul'un diğer ucundan geliyor işe yarım gün olan günü biz hepten tatil yapalım." Ben de kendisini öpmemek için sandalyemin kollarına tutunup "ay çok teşekkür ederim efenim valla bilseniz ne zor yolda olmak. ay çok sağolun ay çok sağolun" diyerekten bir sürü yalaklık yaptım. (Baykuş gözün patron görsün bebeğim. :) )
Tatil gününün yarısını uyuyarak(sabahın köründe evde misafir vardı ya), bir kısmını evi toparlayarak(takıntı. evdeysem temizlik yapmadan kendime gelemiyorum), birazını televizyon karşısında Müge Anlı izleyerek(bu kadının saçları yıllardır bozulmadan aynı modelde nasıl kalıyor arkadaş!ne sürüyor kafasına bozulmaz mı bi değişmez mi o saç), bir kısmını kuaförde, kalan kısmını da kişisel bakım işleri ile uğraşarak geçirdim(ağda demek ayıp olur şimdi). Yanımda ne götürürüm, ne giyerim gibi şeyleri sadece kafamda tasarladım. (Çok gamsız insanım düşündüklerimin %80'ini bulamadım sabah. Hazırlasana bavulu önceden. )
Yolculuk vardı Gökçeada'ya. Ağabeyimin başını yaktık geldik.
Hayatımın en fazla abur yiyerek geçirdiğim üç günü oldu. Ben ki püsküt sevmem içim dışım püsküt oldu. Garip bir şekilde normal yemek yemeye vakit bulamadım. Bol dedikodu, bol sigara, bol eğlence, ağabeyimin kafede temizlikçilik ve tarafımdan geçirilen bir kıskançlık krizi (o sarı saçları yolmak istedim, çıldırdım resmen), ismi gibi kendide Ballı olan bir kedi, en düşülmemesi gereken adamın yanında (hem de en sonunda yalnız kalabilmişken) düşüp rezil oluşum. Neticesinde hala acıyan bir bilek.(bu sabah bir kez daha burktum tam oldu)
Pazar günü sabahın köründe dönüş yollarına düşüş, karın ağrısı, uykusuzluk, evim evim güzel evim, duş, en sonunda düzgün bir yemek(anne bu kadar güzel yemek yapma), elde kumanda koltukta sızmaca(ki bence bu dünyanın en güzel şeyi).
Sonrası bildiğin Pazartesi!
Adayı gezmeye ve fotoğraf çekmeye fırsatım ve isteğim olmadı, aslında bizim kafilenin bir kısmı gezdi ama içlerinden birine fena halde gıcık oluşum sebebiyle, cumartesi gününün büyük kısmını "Cumartesi Yalnızlığı" kitabımla otel odasında yalnız geçirdim. Sünger Bob falan izledim. Aynadan kendi fotoğrafımı neyin çektim. Şu kadar (ne kadar?) zamandır fotoğraf işiyle ilgilenirmiş gibi yapıyorum (cidden ilgilendiğim söylenemez) aynadan çekilmiş, suratımı kaplayan fotoğraf makineli bir fotoğrafım yoktu. Şimdi var. (dün gece fotoğraflarla ilgilenmek yerine House neyin izledim o nedenle makineli fotoğrafımı paylaşamayacağım.) Yolda giderken falanda otobüs camından şahane manzaralar falan gördüm de çok öşendim(sinopluca bu) fotoğraf çekmeye. O nedenle paylaşacak bir fotoğrafım yok.
Ama güzel insanlarla tanıştım. Eğlendim. Yine yolum düşer benim oralara ayağım alıştı nasılsa. :P
(görüldüğü üzere başlığın konuyla alakası yok. başlık işinden tiskiniyorum.)
7 yorum:
Ben de tiskiniyorum başlık neyin bulmaktan...
Geçmiş olsun,Lasonil falan sür bileğine iyi gelir.
Bir de ödül verdiydim sana bildirdim ama görmedin zahir,gel al bebeeem :)
:) tatlım ben sabah yorum yazdım ya o konuda gelmedi mi ki ?
Gelmiş de ben görmemişim :D
yaşlılık işte :P
haahhaa,ben de cıvıklı nerde diyom:)))
yazdım bunu bi kenara... ithalata bakacak, her bok işe de koşacak adam lazım mı lan? beni de alın sizin şirkete.
la oğlum bizim bi şirket olduğumuzdan bile şüpheliyim ben ne ihracatı ya :D
ossun, kapı gibin tatiliniz var, biz napalım len 29 ekim akşamın zikinde çıktım işten... yemişim ithalatı ihracatı!
Yorum Gönder